Yaratılışın dili matematik ve kutsal geometri

Evrenle ve hayatla ilgili matematiksel bağlantıları sorgularken ve kavramaya çalışırken her adımda karşımıza çıkan bu sorgulamalarla ilgili, rönesansın bilimsel devrimine büyük katkısı olmuş astronom, fizikçi ve matematikçi büyük bilim insanı Galileo şöyle der; “Evren her an gözlemlerimize açıktır; ama onun dilini ve bu dilin yazıldığı harfleri öğrenmeden ve kavramadan anlaşılamaz. Evren matematik diliyle yazılmıştır. Harfleri, üçgenler, daireler ve diğer geometrik biçimlerdir. Bunlar olmadan tek sözcüğü bile anlaşılamaz; bunlarsız ancak karanlık bir labirentte dolanılır. “

matematik-yaradilis

Galileo’nun da belirttiği gibi matematik hayatımızda her anlamda bir harita görevi görmektedir. O olmadan en basit anlamda bile hayatımızı idame ettirmemiz çok zordur. Adeta Tanrının evreni yazdığı dildir. O yüzden insanoğlu bu dili daha iyi anlamak ve öğrenmek için tarih boyu çaba göstermiştir. Bu dile önem veren ve daha iyi anlamak için çalışan medeniyetler gerek geçmiş zamanlarda gerek günümüzde birçok alanda daha ileri gitmişlerdir.

Binlerce yıllık Kadim dönemlerden bu yana yapılan çalışmalardan da anlaşılacağı üzere evrendeki matematik her yerde belli sabit sayılarla kendini gösterir. Bunların en önemlileri, bir dairenin çevresinin çapına bölümüyle elde edilen 3, 14 le başlayan ve şimdiye kadar 50 milyar basamağı hesaplanmış ve içinde kendini tekrar eden sayı görülmeyen pi sayısı, diğeri organik büyümeyi anlatan sayıların belli ilişkisinden doğan adını Ortaçağın ünlü İtalyan matematikçisi Leonardo Fibonacci’den alan, fibonacci dizisidir. Mısır ve Yunan uygarlıklarında görülmesine rağmen ilk olarak kimler tarafından keşfedildiği tam olarak bilinmeyen 1, 618’e karşılık gelen altın oran dediğimiz sayılardır. Altın oran Evrende görebileceğimiz tüm nesne ve varlıkların parçaları arasında bir uyum olduğunu ve binlerce yıldır hiç değişmediği için yaratıcının matematik sistemi olarak bilinen bağıntıdır. Altın Oranı doğadan, mimari, müzik ve bilime kadar her türlü eserde görmek mümkündür.

yaradilisin-sirri-matematikBu sabit sayılar ve geometrik oranlar Mikro kozmos diye tabir edilen insandan Makro kozmos denilen Evrenin her yanına damgasını vurmuştur.

Rönesans döneminin ünlü ressamları Leonardo Da Vinci, Rafaello, Bottiçelli eserlerinde hep altın oranı kullanmışlardır. Mimar Sinan’ın muhteşem eserleri Selimiye ve Süleymaniye camisinde bu oran kendini göstermektedir.

Yaşamımızı mümkün kılan DNA’daki kromozom sayımız sabittir. Birinin dahi eksikliği hastalık sebebidir. Yaşam fonksiyonlarını gösteren vücut dengeleri(şeker, kan, kolesterol) yine sabit sayılarla belirtilmiştir. Sapmalar hastalık anlamına gelmektedir.

Geçen bin yıllar içinde yapılan tüm çalışmalar göstermiştir ki Evrenin rastgele bir düzen içinde yaratılmadığını hala insan aklının alamayacağı kadar sistematik bir ölçü içerisinde yaratıldığını ortaya konmuştur. Evrenin bu sistemi kuşkusuz sayılar üzerine oturtulmuştur. M. Ö 5. yyda yaşamış Yunanlı Filozof ve matematikçi Pisagor , ”Sayılar Evrenin Yasasıdır” demiştir. Bu anlamda felsefik boyutta da düşünüldüğünde varoluşun ve doğa yasalarının temelinde bu sabit sayılar bulunmaktadır.

Evrenin yaratılışındaki muazzam uyum ve denge her yerde ve her zerrede görülür. Mikro ve makro kozmostaki bu denge ve uyum belli sayılar, geometrik oranlarla kendini göstermektedir. Kadim dönemlerde kabul edilen, Yaratıcının Evreni yaratırken belli geometrik plana göre oluşturduğudur. İşte Evrenin tüm bilgisini ve gizemlerini taşıyan varlığımızın ilahi düzenini gösteren bütüne Kutsal geometri denmiştir. Bu geometriyi bir çiçekte, kar tanesinde, atomlarda, ayçiçeğinde, DNA da, bir deniz kabuğunda, arının peteğinde ve doğadaki birçok yaratımda bu hayranlık uyandıran oranları fark etmek mümkündür.

Kutsal geometri kadim dönemlerden bu yana en belirgin olarak Yaşam çiçeği denilen geometrik formla ifade edilir. İç içe geçmiş eşit alan sahip 19 çember ve dışındaki büyük çemberle birlikte 20 çemberden oluşmuş geometrik şekildir. Esasen 3 boyutlu kürelerdir bunlar, yaşam çiçeği içinde Platon’un 5 cismi ve Metatron’un kübünü barındırır. Yaşam çiçeği desenleri evrendeki her şeyi oluşturan Kutsal oranların çıkış noktasıdır. Bu şekiller tüm varoluşu inşa ederler.

yasam-cicegi
Kutsal geometri ve yaşam çiçeğini Sümer, Mısır, Maya, Yunan ve birçok eski medeniyet bilmekteydi. Budha heykelinde, İtalya’nın Pompei şehrinde, Leonardo Da Vinci’nin çizimlerinde, Mısır, Asya, Afrika, Anadolu, Güney Amerika ve birçok bölgedeki kültürlerin tarihi eserlerinde ayrıca bütün semavi dinlerde görmekteyiz. Ülkemizde Manisa müzesinde, Hacı Bektaşi Veli türbesinde bir çeşmenin üstünde, Efes Antik kentinde, Burdur müzesindeki bir lahit kapağında ve değişik yerlerde yapılan kazılarda çıkan eserlerde bu formla karşılaşılmaktadır.

“Yaşam Çiçeğinin Unutulmuş Sırrı” adlı eserinde konuyla ilgili çok kapsamlı araştırmalara yer veren Drunvalo Melchizedek, her ne kadar varlığı henüz bilim tarafından ispatlanmasa da, tufanla yıkıldığına inanılan Atlantis uygarlığından beri bu sembolün kullanıldığını vurgulamaktadır. Atlantis Uygarlığının çöküşüyle de unutulmaması için Mısıra taşındığı belirtilir. Evrenin ve yaşamın tüm kodunun ve başlangıcının bu sembolde olduğu o zamandan bu yana gelen bir inanıştı. Ayrıca Kabaladaki yaratılışın prototipini betimleyen Hayat ağacı ve sefirotların bu yaşam çiçeği formundan türetildiği kuvvetle muhtemeldir.

M.Ö 4. yy da yaşamış Yunanlı filozof ve matematikçi Platon “ Geometri Yaratılış öncesi de vardı” der. Sanırım onun yüzyıllardır önemini koruyan bu söylemi binlerce yıldır Kadim Uygarlıklarda da vurgulanan Kutsal geometrinin, sayıların İlahi boyutuna ve yaratılışımız öncesi bir tasarım ve plan dahilinde olduğuna atıftır.

Eski çağlardan bu yana bilim insanları, filozoflar soyut bir disiplin olan matematiğin doğal dünyayı böylesine kolay açıklamasına hayretle bakmıştır. Bunun yanı sıra matematiğin görünen ve görünmeyen her şeyde varlık gösterdiğini aslında tasarlanan, rastgele olmayan bilinçli ve planlı olarak her şeyin içinde olduğunu söylerler. Sanattan, bilime, müzik ve mimariye kadar kullandığımız birçok alanda bu eşsiz dil için Rönesans’ın ünlü ressam, mucit, anatomisti olan Leonardo Da Vinci şöyle der, ” Resim bir bilimdir ve tüm bilimler matematiğe dayanır. İnsanın ortaya koyduğu hiçbir şey matematikte yerini bulmaksızın bilim olamaz. ” kendisi de insanın kusursuzluğunu anlatan yüzyıllardır önemini koruyan ve altın oranı ustalıkla kullandığı meşhur çizimi “ Vitruvius adamında” bu bilimi ne kadar dahiyane bir şekilde kullandığını ortaya koymuştur.

matematikEvrende her yerde olan matematik ve Kutsal geometriyi daha iyi anlamak bize adım adım yaratılışın daha kapsamlı bilgisini verebilir. İngiliz Fizikçi, gökbilimci ve matematikçi James Jeans’ın dediği gibi” Kainatın mimarı usta bir matematikçi olsa gerek. ” Evet bu usta mimar en küçük hücremizden, atomlardan, galaksilere kadar belli tasarımlarla geometrik oranları kullanarak maddi alemde şaheserini ortaya koymuş ve bunu yaparken de makro kozmostan, mikro kozmosa kadar aynı harfleri kullanmıştır. Bizden istediği bu harfleri ve dili daha iyi öğrenerek Evrenin ve kendimizin bilgisine daha kolay ulaşmamızdır.

Gözümüzün önünde tüm açıklığıyla duran bu muhteşem tasarım daha iyi anlaşılmak için çağlar boyunca bize göz kırptı. Kim bilir belki de insanlığın her yönden refah ve sulh içinde yaşamasının formülü, bu bilime daha çok önem vermek, anlamak ve sahip çıkmaktan geçiyordur.

 

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

Subscribe
Bildir
guest

1 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Fatih
Fatih
16 Temmuz 2023 21:52

Matematiğe her daim mucize gözüyle bakmışımdır

1
0
Would love your thoughts, please comment.x