İnsan kendini bulmak, kendini bilmek için çıkar hayat yolculuğuna. Rota kalbi gösterir, hedef kalpteki aşığı bulup kavuşmaktır. Aşığın, aşkına giden yolculuğu başlar… Aşığın “Ben gizli bir hazine idim, bilinmeyi sevdim ve bunun üzerine kâinatı yarattım“ Hadis-i Kutsisini iyice kavraması gerekir. Bu yolda ilerlerken âşık, yavaş yavaş çokluk ve karmaşadan sıyrılıp teklik sırrına varacaktır.
Âşık ile Maşuk’un hikâyesini bilir misiniz?
Âşık, Maşuk’u çok sever ve Maşuk’un da kendisinden hoşlandığının farkındadır. Cesaretini toplayıp bir türlü onu çok sevdiğini söyleyemez.
Günler aylar böyle geçer, Âşık’ın dayanacak gücü kalmamıştır. Sonunda dayanamaz ve Maşuk’un evinin kapısını çalar.
İçeriden bir ses:
-Kim o? der.
Aşık cevap verir:
-BEN’im
Maşuk içeriden seslenir:
-Git buradan
Aşık bu cevaba çok üzülür, Maşuk’un verdiği cevaba inanamaz, ondan böyle bir cevap beklememektedir. Üzgün bir şekilde uzaklaşır oradan.
Dağları, ovaları dolaşır Aşık, aşkından öleceğini düşünür. İçindeki yangın bir türlü sönmez. Tekrar Maşuk’un evine varır ve kapıyı çalar.
İçeriden bir ses:
-Kim o? Der
Aşık cevap verir:
-BEN’im, BEN…
Maşuk içeriden seslenir:
-Git buradan
Aşık deliye döner, kendini yollara vurur, Maşuk’un aşkı ile erir. Neden böyle davrandığını anlayamaz bir türlü.
Günler ayları, aylar yılları kovalar; Aşık’ın içindeki ateş bir türlü sönmez, yandıkça yanar, alevler kora dönüşür. Dayanamaz yine Maşuk’un evine gider ve tekrar kapıyı çalar.
İçeriden bir ses:
-Kim o? der.
Aşık cevap verir:
-SEN’im, SEN…
Maşuk içeriden seslenir:
-Buyur gel içeri o zaman.
Hikayelerimiz farklı olsa da hepimiz bu yolculuğun içinde sevgiliyi arayan, aşıklarız. Her yolcu zamanı gelince aşktan geçer, bundan kaçış yoktur çünkü yolun başı da aşktır, sonu da…