Geçen gün televizyonda rastgele denk geldiğim; programın birinde sunucu, programa katılan kadının mesleğini soruyor; kadıncağız da sesini kısarak, adeta bir suç işlemiş gibi garson olduğunu söylüyor. Bu beni oldukça üzen bir olay olmuştu ve tekrar aynı kavramı sorgulamamın fitilini ateşledi. Yani bir egosal sanrı olan “Üstünlüğü.”
Peki bundan ne kazanır? Amaç nedir? Bu soruların elbet psikolojik tarafları var fakat içinde yaşadığımız toplum da bunu aşılamakta. Halbuki her insanın birbirinden farklı ve üstün yanları vardır. Ve bu öyledir ki her insan bir yapboz misali birbirini tamamlar. Ben şifacıyım mesela ama beni de tamamlayan şifacı bir arkadaşım var. Eğer ben ondan üstünüm daha iyi bir şifacıyım deseydim; belki ondan öğreneceğim şeyler olmayacaktı ondan. Çünkü kendimi kusursuz görmüş olacak ve kimseye ihtiyacım olmadığını düşünecektim. Üstünlük taslamanın altında yatan sebep budur: Kendini mükemmel ve hatasız görme! Bu öyle bir düşmandır ki yeni bir şey öğrenmeni, insanları duymanı engeller. En önemlisi de vicdanını susturur. Eğer vicdanın susmuşsa zaten işte o zaman negatif eğilimlerin artar. Çevrende kimse kalmaz ama sen hala nedenini anlamadan ölüp gidersin bu hayattan. Sonra bir bakmışsın tekrardan enkarne olmuşsun. Çünkü kırman gereken bir zincirin var o da EGO! Sürekli birilerini küçümseyen, kötü sözler söyleyen ve kimseyi önemsemeyen bir insanın öldüğünü düşünün ve sonra tekrar enkarne olduğunda sürekli içsel anlamda öfke duygusunu taşıyacaktır ruhunda. Çünkü karması önceki hayatından yüklediği negatif enerjiyle doludur. Ve yeni enkarne olduğu bu hayatında da, öfkesini çözmek zorunda kalacaktır. Çözene kadar ise bu kısır döngü devam edecektir.
Bunların dışında bir insanın başkalarından üstün olduğunu düşünmesi ve diğer insanları kendinden aşağı görmesi onu hep sonu olmayan bir savaşa zorlayacaktır. Çünkü üstün olduğu düşünmesi onun diğer insanlara duyduğu kıskançlık duygusunu da ateşleyecektir. Ve bu savaş ise hiç bitmeyecektir. Ta ki o insanın bu hayattaki süresi dolana kadar. Halbuki dünya ve dersteki insanlar birbirinden ayrılmaz bir ortalık içindedir. Ve biz bu ortaklığı anlamadığımız takdirde tam anlamıyla dengeye ve huzura kavuşamayız. Eğer siz bu ortaklıktan ayrı düşünürseniz kendinizi aydınlanma ve denge halinden de ayrılacağınızı bilin. Tam da bu konuyla alakalı Mevlana‘nın güzel bir sözüyle yazımı bitirmek isterim. “Başkalarından üstün olmak önemli değildir, asıl önemli olan dünkü halimizden üstün olmamızdır.”