Biz de isterdik kolaylıkla okunacak yazıları yazıları yazmayı. Tabii onları anlatmayı ve şifresiz konuşmayı da. Böyle geldiler bize de. Kalbimizle düşünmeyi bu sayede öğrendik.
Gölgelerin altında sanki bilmiyormuş gibi davranmayı da.
Bir yanın mühürler kırılsın ister , diğer yanın “şimdi değil, daha vakit var” derken üstelik.
Şifreler olmadır ki, kırdığında senin malın olsun. Sana ait olsun kısacası. Yoksa okudukların yer etmez bilincinde. Zihnen tükenirsin.
Oysa kalbinle düşünürsen mührün açılır ve senden de bilinir olur sihirli kelimler.
Güzel araba- iş-aşk-aş-para.
Biz hiç vaat etmedik bunları.
Öyle yazılar kurgulamadık.
Kolaya kaçmadık.
Bilgi açılsın, şifreler kırılsın istedik. 1 kere değil, 1000 kere “şifa oldu” niyetinde kaldık.
Tevazu bizim benliğimiz, celalimiz sevgimiz.
Bilmeyenlere eyvallah da bizim şefkatimiz.
Gülüşümüzde saklı onlara sevgimiz.
“Bilenler, bilmeyenlere bürünür” der iç ses.
Peki “neden” der dış ses.
İncitmek,üstünlük, bilmişlik zihinden öteye geçip, kavgalara ve karanlığa ışık olmuş da ondan.
Yine dalmışız yazarken. Virüs yayılmış zihinlere panzehir olmak bütün niyet. Devamı gelecek etkisine dikkat çekmek değil. Dikkati içteki virüse getirmek.
Aktardığımız yine vaat vermeyenlerden olmuş.
Elbette bunu okuyorsan taktik
ve kazanç kapısı, ya da nasıl en güzel ve etkili olurum vs. Göremedin.
Biz de bir tek bunlar yok.
Biz de sadece hak kapısı var.
Geçmek istersen sadece sevgide kalman gerek.
Bir de sen kimsin, onu sezmen de.
Dilimiz sürçtüyse affola.
Bazen gelene abdal oluruz.
Yazmak naçizane.
Seyretmek ise gezginlere…