Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Çağla Meydan İle Yazıya Dair

Kimimiz duygularımızı yazarak kimimiz de konuşarak ifade etme yolunu seçeriz. Yazmak sadece kendimize değil, bizi sarmalayan dünyaya da seslendiğimiz en doğal ve içten iletişim şeklimizdir. Dünya ifade edilmemiş ve anlaşılmamış duygular yumağı yüzünden kaosu yaşarken, yazmayı ve anlatmayı başaranların cümlelerinde de kendisini bulanların hatırına o kaos içsel bir barış haline dönüyor.

Sahi yazmak, anlatmak, ifade etmek ve daha fazla kişiye erişmek için neden içsel bir itilim duyar ki insan? Neden yazarız ve başkalarına bunu ulaştırmak isteriz? Bu soruların cevabını uzun zamandır dergimizde yazarlık yapan sevgili Çağla Meydan’la aradık. Sizi bu güzel sohbete davet ediyoruz.

Söz başlasın…

 

Yazarken o an yazdığım her neyse onu hissediyorum. O an dünyadan, her şeyden kopmuş olarak parmaklarımın ucundan, kalbimin derinliklerinden dökülen sözcüklerin içinde yaşıyorum. Bu harika bir duygu, çok doyurucu. Yazarken bazen öyle hisler ve anlamların içine giriyorum ki, yaşadığım hayat içinde daha önce hiç hissetmediğim şeyler bile olabiliyor bunlar.

İnsanın yazarken en çok empati kurmayı öğrendiğini gördüm. Çünkü yazmak demek bir dünya yaratmak, bu dünyanın içinde hayatlar kurmak demek. İnsan en çok kendi yarattığı karakterlere karşı empati kurabilir. Birnevi ürettiğimiz, yarattığımız her şey bizim çocuklarımız oluyor. En büyük empatiyi çocuklarımıza karşı yaşamıyor muyuz?

Her birimiz Yaradanın bu dünyadaki yansısı olarak birbirimize karşı empati kurabilmeyi de öğrenmeliyiz.

Yazarken hiçbir zorluk çekmiyorum. Yazmaya başladığım anda zihnim hikayenin kendi akışında ilerlemesine izin veriyor. Tek zorluğum küçük bir çocuğum olduğu için ve bana çok düşkün olduğu için son zamanlarda ondan arta kalan bir zaman bulamıyorum kendime. Maalesef şuan için zaman sıkıntım var.

Bu soruyu iki aşamalı cevaplamam gerekir. Öncelikle Sarvan’ı yazmaya başlamam bir kitap yazma amacıyla olmamıştı. Günay, New York’tan çok yakın bir arkadaşım, ile oynadığımız bir oyun buna vesile oldu. Ortaya güzel bir hikaye çıkmaya başlayınca bunun ne güzel bir roman olabileceği düşüncesi belirdi. Bu kararı verdikten sonraki süreçte insanlığa bir katkım olması gerektiği, bu hayata geliş amacımın bu olduğu hissiyatı bana en büyük ilham oldu. Bu kitabı yazma sürecimde o kadar zorlu zamanlarım oldu ki eğer hizmet etmem gerektiğini düşünmem ilham kaynağım olmasaydı romanı tamamlamam imkansızdı.

Kitap yazmaktan çok önce şiirler ve makaleler yazmaya başlamıştım. Bunlarla ilgili ilhamım yine aynı hissiyattı; içimde bitmek tükenmek bilmeyen bir kendini gerçekleştirme çabası ve bu yolda diğerlerine de hizmet etme arzusu.

Benim derdim yazmaya başlamadan yıllar önce başlamıştı. Bir gün uyandım ve hayatı, neden burada olduğumu, varlığımın amacını sorgulamaya başlamıştım. Bunu dert edinmek insanı bir keşif yolculuğuna sokuyor. Sorularıma cevap bulabilmenin tek çaresi olarak bolca okumaya başladım, sadece kitapları değil tabii ki, kendimce hayatı okumaya çalıştım.

Sormaya devam ettikçe şunu gördüm: Her soru cevabıyla birlikte geliyor aslında, her cevap da yeni sorular getiriyor. Böylece yolcu değişmeye, evrilmeye devam ediyor. Ben de kendimi bu yolda kahramanımız Sarvan gibi bir kâşif olarak tanımlıyorum. Yazdıklarım bu yolda edindiklerimin veya hala sorgulayışta olduğum şeylerin dile geldiği bir dünyadan ibaret.

Çalışma masam nerdeyse orada yazarım. Belli bir mekan takıntım yok.

Hiç olmadı. Hatta bence yazarlar bunu göstermeli insanlara. Hayal gücümüzün sınırlarını aşmalıyız. Toplumun değer yargılarından özgürleşmesini sağlamalıyız. Yazara düşen sorumluluklardan biri de budur. Böylece toplumdaki yeri, statüsü ne olursa olsun herkese karşı empati duyma yeteneğini geliştirebiliriz. Artık zanlarımızdan sıyrılıp ilerlememizi engelleyen değer yargılarından kurtulmayı öğrenmeliyiz ve öğretmeliyiz.

Allah’a şükür şuana kadar kötü bir yorum almadım. Tabii bu iyi bir şey mi emin değilim J Olumlu eleştiri yazarın gelişiminde çok önemli bir şey. Eleştirilere her zaman açığım. En büyük ilerleme geliştirici, katkı sağlayıcı eleştiriler sayesinde olur.

  1. Kitabınızda en sevmediğiniz bölüm hangisi ve neden?

Öyle bir ayrım yapmam imkansız. Bütün bölümlerin kendi içinde anlamı ve önemi büyük benim gözümde. Bütün bölümleri aynı ölçüde seviyorum.

Fikirler için değil ama metni yazmak için zamana hatta yeteri kadar geniş bir zamana ihtiyaç vardır. Gün içinde aklıma gelen fikirleri telefonumun notlarına yazarım.

Websitemden (www.caglameydan.com) takip edebilirsiniz. Orada şiirlerimi ve dergilere yazdığım makaleleri bulabilir merak edenler.

Düşünüyorum ama yine de yazmaya başlayınca o akışa kendimi teslim ettiğim için konu bambaşka yerlere gidebiliyor. Ben de hiç müdahale etmiyorum. Konu nereye giderse gitsin mutlaka altında önemli mesajlar yatıyor.

Çünkü hiçbir masal aslında masal değildir. Her masalın anlamı, süptil mesajları ve her yaşamın kendine has bir masalı vardır. İnsanlık tarihinde gelmiş geçmiş bütün masalların topluma mesajları vardır ve var oluş nedenleri de budur zaten. Mesajlar da dikkat ederseniz hep insanı iyiye, doğruya, kendini bulmaya ve gerçekleştirmeye, sevgiye, birliğe götürür. Neden, hiç düşündünüz mü? Çünkü, bilinçli ya da bilinçsiz olsun, insanın bu dünyaya geliş amacıdır bu. İçimize Yaratan tarafından üflenen bir gerçektir. Masallar bize hep bunu hatırlatmak içindir: Yolculuğumuzu…

Sarvan’da kullandığım tüm isimlerin orijinini dünyanın dört bir tarafından almaya gayret ettim. Ve hepsinin de ait olduğu karakterlere uygun bir anlamı var. Sarvan Hindistan’da bir özel isimdir ve iki anlamı vardır. Biri kaşif demek, diğeri ise deve sürücüsü.

Sarvan kendini keşif yolculuğuna çıkar ve bu yolculukta daha üst bir boyuta geçmeden önce (bu bölüm ikinci kitapta gelecek) öğrendiği şey kendi binek hayvanını yani nefsini usta bir şekilde sürmek. Buradan yola çıkarak hem kaşif hem de usta bir süvari olmayı öğrenen Sarvan ilk kitabın baş karakterinin ismi oldu.

Sarvan ilk romanım. Fakat ben kendi içsel yolculuğuma düştükten sonra içimden şiirler akmaya başladı. İlk şiirim 2012 yılında geldi ve sonrasında gelmeye devam etti. Geldi diyorum çünkü hayatımda şiire karşı hiç ilgisi olmamış, yazmak bir kenara hiç şiir okumamış bir insandım. Bu şiirlerin kozmik havuzdan geldiği çok belliydi. Gün içinde alakasız zamanlarda akan sözcükler bunlar. Geldikleri an telefonuma kaydettim. Sonra hepsini hiç değiştirmeden olduğu gibi kaleme aldım, yıllardır ‘Kalpten Çağlayanlar’ adı altında sosyal medya hesaplarımda paylaşıyorum. Bir gün ‘Kalpten Çağlayanlar’ ismiyle bir şiir serisi çıkarmak istiyorum.

Yazar ait web sitesi : https://www.caglameydan.com

 

Röportajın ikinci bölümünü okumak için… 

Exit mobile version