Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Canımız Özgecan

İçimiz o anne ve baba için ağlıyor… Yarın, öbür gün hepimiz kendi hayatlarımıza döneceğiz ancak onlar hep bir yokluk, bir boşluk hissedecekler. Yeri de dolmayacak… Bu, bireysel bir dava değildir… Seni, beni, hepimizi ilgilendiriyor. Bugün ona, yarın sana ya da bana… Kanunlar ve cezaları caydırıcı olmazsa bir daha olacak… Sonu gelmeyecek… Cahille savaşmak yerine cehaletle savaşmamız gerekiyor. Birlik halinde hem de…

Canı için savaşmak ne demektir, hele bir düşünelim. Canı pahasına, kendi hayatını kurtarmak uğruna son nefesini verene kadar çığlık çığlığa karşı koymak… Ve buna rağmen…

Bir annenin feryadı ya da bir babanın çaresiz gözyaşlarını görmezden gelmek, bir şey olmamış gibi devam etmek hak mıdır? Bu olan bitene isyan etmemek mümkün müdür? Suçluyu dışarıda aramak ya da kendini bundan sorumlu tutmak… Seçenek önümüzde ve karar da senin, benimdir. Bir daha olmasın diye ne yapalım? Hiç bir anne ya da baba bunu tekrar deneyimlemesin diye elimizden ne gelir ?

Canımız Özgecan… O çocuk senin ya da benim çocuğum olsaydı, ne hissediyorsak şu anda aynısını yaşıyoruz… Ya sen? Bir şey olmamış gibi yarın hayatına devam edebilecek misin? Olan biteni geride bırakıp yaşam devam mı edecek? Evet.  İnsanoğlu ders almadıkça, olan bitenden öğrenmedikçe hayat da aynen devam edecek. Sen de, ben de şikâyet etmekten öte gidemeyeceğiz. Sıkıntıyı dile getirecek, ahkâm kesecek, eleştirecek ve bir şeyler yapmayacağız. Allah hepimize zihin açıklığı bahşetsin… Bu dünya bizim, bu çocuklar hepimizin. Biz onlara sahip çıkmazsak, gün gelecek bize de sahip çıkan kalmayacak…

Exit mobile version