İzleyin… Gözlemleyin… Yargıda bulunmayın… Karar vermeyin… Hikayenin içindeki kendinize bakın…
Bugün birçok ebeveyn, çocuklarını yetiştirirken kendi çocukluğunda yaşamadığını düşündüğü eksikliklerin fazlalığını, fiziksel olarak gördüğü şiddetin şiddetsizliğini, yanlış olarak yorumladığı davranışların ise doğrularını kendi çocuklarına uygulamakta. Aslına bakarsanız, hayal ettiği kendisini yetiştirmekte. Yani kendi çocukluğunu, çocuğunda tezahür ettirip, anne ve babasından alamadığını düşündüğü her şeyi çocuğuna vermekte.
Bu çabalar, ebeveynlerinden şikayet eden yeni nesil anne ve babaların, kendi çocuklarının hayatında da benzer bir travmayı ortaya çıkartıyor. Aç kaldıklarını düşündükleri her şeyi çocuklarına vermeleri onları aşırı tüketici ve bencil kılıyor. Hiçbir şekilde onaylanmayan ve sevgi görmediğine inananların çocuklarına verdikleri aşırı onay ve sevgi günün sonunda şımarık, bencil, söz dinlemeyen, ukala ve sorumsuz çocukların ortaya çıkmasına neden oluyor.
Kendi yaşamındaki deneyime inat daha iyisini yapma çabası; egolu, bencil, doyumsuz ve haddini bilmeyen çocukların ortaya çıkmasına neden oluyor. Benim çocuğum… O en zeki, en akıllı, en dürüst, en iyi… Diğer çocuklar en kötü, yalancı ve davranışları problemli yaklaşımları içinde seyreden ebeveynler günün sonunda mahalledeki kendi düşünce yapısına ya da aile yapısına uygun gördüğü aileler ile görüşmeye başlıyor. Okulda çalışkansa sınıftaki ilk beşte yer alan çocukların anneleri bir araya geliyor. Üçüncü birinci olmaya çalışıyor, birinci yıldızlı olmaya. Tabi bunlar çocukların derdi değil. Onlar oynayamadığı oyunların, kaybettiği zamanların derdinde harcanıyorken. Kendi açlığını tatmin edememiş ve bir yere varamamış ebeveynlerin kendi yaşamlarının mastürbasyonuna maruz kalıp geleceğin yeni model ebeveyni nasıl olmamalının modelini yaratıyorlar zihinlerinde…
Kolaylıkla aşılabilecek her olay ebeveynlerin içsel açlıkları yüzünden içinden çıkılmaz bir hengameye dönüşüyor. Henüz 3-5 yaşında iken çocuklarına sakinleştirici vermeye başlayanından, çocuklarının kendi sınırlarını geçmesi için zorlayanına ve kendi dengesizliklerini çocuklarıyla dengelemeye kalkanına kadar geniş bir skalada oyunlar oynanıyor.
Tehlike var diye sokağa bırakılmayan çocuklar. Aman iki dakika dursun rahat edeyim diye televizyon karşısında kilitlenen çocuklar. Yemek yemiyor diye henüz konuşmaya bile başlamadan telefonlardaki hareketli görüntüler ile kandırılmaya çalışılan çocuklar. Ve anne baba olmanın ayırdına varamamış henüz oyun çağında olan ebeveynler ile aydınlık bir yarın mümkün görünmüyor. Henüz kendi olgunluğuna erişememiş ve içsel dengesini kuramamış, karşısında kişinin gerçekliğini bile çözememişken anne ve baba olmak dünyaya ve çocuklara yapılan en büyük işkencedir.
İklim değişikliği, kuraklık, savaşlar ve daha niceleri kadar büyük bir sorundur hatta sorunların en büyüğüdür ebeveyn olmak. Bu yüzden, içsel olgunluğa erişmeden, kişinin kaşına gözüne bakıp evlenip doğacak çocuğa da anne/baba olamayacak tiplerin yarattığı kaos gelecek için en büyük tehlikedir…
Her birey dünyaya çocuk getirmemeli. Çocuk sahibi olmak isteyen kadın; erkeğin baba olabileceğinden, erkek de kadının anne olabileceğinden iyice emin olduktan sonra yola çıkmalıdır.. Her kadın anne ve her erkek baba olamıyor maalesef. Ve ebeveyn olmak, bol keseden kendi açlığını dayatmak değil, çocuğunun birey olma hakkına saygı duyup onun ne istediğini anlamak ve sevmek demektir.