En derin meditasyon

en derin meditasyon“Çok gülen çok ağlar”
“Sessiz ol, yoksa sofranın bereketi kaçar”
“Ağır ol molla desinler”
“Hanım kızlar çok kahkaha atmaz”
“Öyle karı gibi gülme”

Daha biz küçücükken başlar kültürümüzde ki mahalle baskısı.
Çok gülmenin ayıp ya da basit sayılması.
Kızlar; hafif meşrep!, erkeklerde karı gibi! olurlar çok gülünce…
Meşrep kelimesinin sözlük de anlamı: huy, yaradılış, mizaç, davranış biçimi diye geçiyor.
Bu durumda “Hafif meşrep”: hafif huylu gibi bir şey çıkıyor.
Aslında ne güzel “hafif mizaçlı”, “hafif huylu” biri olmak..
Kulağıma çok hoş geldi şimdi.
Atalarımızın hafiflikten kastı “kuş gibi olmak” değildi belki ama;
Günümüzde pek çoğumuz, “hafif ve özgür”olmaya çabalamıyor muyuz bir süredir ?
Yani “kuş gibi hafif” hissetmek için değil miydi hep, şu bitmek tükenmek bilmeyen eğitimler, öğretiler, kitaplar ?
Önce bilgiyi, tekniği, metodu öğren, yüklen, sonra da “hafiflemek” için hepsinden sıyrılmaya çalış.
Ne yaman çelişkidir bu.. Ne şaşılası bir paradoks kendi içinde..
Gel gelelim hayatın sırrı hafiflikteymiş meğerse.
Ve hafiflik, yaşam enerjimizi artıran en değerli halmiş aslında.
Diyeceksiniz ki “-Daha yeni mi uyandın? :)”
E algı meselesi işte.. Uykum ağırdır biraz benim. Vakti yeni gelmiş demek ki..
O çalışma senin, bu seminer benim gezdim durdum yıllarca, kişisel dönüşümün insanı ters yüz eden yollarında.
Kim yoluma çıksa; bana vaadi (ya da havucu diyelim) hep aynıydı: “Beni hafifletmek”
Geçmişin can sıkıcı anılarının ya da geleceğin endişelerinin yükünü üzerimden kaldırmak..
Beni şimdiye taşımak
Zira “şimdide olmak” ve “şimdide kalmak” için, en gerekli adımdı fazlalıklarımdan özgürleşmek.
Üzerimde bana ağırlık yapan tüm maskeleri sıyırmak
Tüm kimliklerimden soyunmak
Tüm kavramlardan arınmak
Tüm zorunlulukları bırakmak
Bırakamadıklarımı da keyifle ve kendime yük etmeden yapıyor hale gelmek..
Hayatı mümkün olduğunca sade ve basit yaşamak.
Yani “kuş gibi olmak”..

En enerjik, en keyifli anımda, hep bu cümleyi söylerken yakalıyorum şimdilerde kendimi bende.
”-Ohh kuş gibiyim şu an” diyorum.
Ve soruyorum benimle yola çıkmayı isteyenlere:
-”Sende “kuş gibi olmak ister misin?”
Cevap evetse; başlıyor “hafif meşrepliğe” doğru birlikte yol alış :)))

Hafiflik aynı zamanda özgürlüğü çağrıştırıyor bende..
Hafifsem, özgürüm
Özgürsem, kendimim
Kendimsem, huzurluyum
Huzurluysam, neşeliyim
Neşeliysem, gülerim…

Neşeli olma halinin ve gülebilmenin önemini her geçen gün daha da fark eder oldum.
Gülmek ve güldürmek bence şifanın ilk adımı..
Bu yüzden, komedyenlerin; toplumu birleştirmeye yönelik katkısına çok inanırım.
Birleştirmeye ve iyi hissettirmeye..
İnsanlığın tekamülüne en doğrudan ve en çok hizmet edenler Onlarmış gibi gelir bana.

Espri anlayışı ve hoşgörüsü gelişmiş bir siyasi lider, kim bilir ne pozitif bir fark yaratır o kültürün algısında. Ne güzel taşır o toplumun insanlarını, hoşgörülü, farkındalıklı, neşeli, barışçıl ve paylaşımcı bir düzene..
Ya da aynı şekilde üst düzey bir yönetici.
Keşke herhangi bir topluluğu yönetmeye aday olanlar, bunu daha çok fark etseler diye düşünürüm.
Kendileriyle daha çok dalga geçseler, gülseler ve güldürseler.

Konu gülmenin iyileştirici gücü olunca, sevgili yoga hocam geldi birden aklıma;
Her dersi gülme meditasyonu ile bitirir mutlaka.
Öyle büyülü, öyle sesli, öyle içten güler ki kendi kendine, ister istemez hepimizi içine alır, bir kaç dakika sonra bu senfoni. Ve kahkaha solosu, olur sana bir anda kahkaka korosu…
Gel de atma !
Kahkaha atarak güne başlamak harika bir duygu olmanın ötesinde, aynı zamanda bilimsel olarak da bağışıklık sistemimizi güçlendiren, yaşam enerjimizi yükselten, tansiyonu dengeleyen, ruhsal ve bedensel her türlü sağlık problemine iyi gelen, bir basit eylem.

Güldüğümüz zaman aslında derin meditasyon durumundayızdır. Çünkü gülerken düşünme durur. Gerçekten güldüğünüz zaman, akıl birden ortadan kalkar. Tıpkı dans ederken olduğu gibi. Dans etmeyi yönetmeyip onun sizi yönetmesine, size sahip olmasına izin veriyorsanız, kısacası dans sizi ele geçiriyorsa, düşünme durur.
Aynısı gülme sırasında da meydana gelir. Gülme sizi ele geçirirse, düşünmeyi durdurur. Gülme, o kısacık düşünmeme anına ve saf bilinçle “bir” olma haline ne güzel bir giriştir aslında.

Bunun için ille de gülme meditasyonu yapacak bir grup aramaya da gerek yok tabi..
Hayatı hep eğlenceli tarafından gören ve bizi neşelendiren dostlar en büyük hazinemiz bana göre..
Ve sayelerinde hayat ne kadar renkli…
Artık herkes birbirine bir telefon uzaklığında.
E telefonlar akıllı olunca, paylaşımlar da renklenip, çeşitlendi
Teknolojinin bence en güzel tarafı, istediğimiz an bizleri biraraya getiriyor olması.
Neşeli paylaşımların coşkusuyla bize; kendiliğinden, doğal ve derin meditasyon anları yaşatması.
Zira; en şifalı meditasyon ya da nefes çalışması, en beklentisiz olanı.
Bazen aynı anda pek çok kişi ya da grupla sohbet ederken buluyorum kendimi..
Ve kahkahalar atarken…
Üzerine komedi dükkanı kızım da geldiyse; işte en büyük eğlence..
En sıkıntılı zannedilen an, en çözümsüz gibi görünen sorun ya da en şiddetli boğaz ağrısı uçuveriyor bir anda…
Yani ben muhabbetin seyrine dalınca ve dünyayı bir süreliğine bırakınca fark ediyorum ki;
dünya, ben onu kontrol etmeden de dönüyor nasıl olsa…
Hatta artık bensiz (kontrolüm olmaksızın) daha iyi döndüğünü bile düşünmüyor değilim 🙂

Aslında bize “sorun” gibi gelen her şey, sadece bizim “sorunlu bakış açımızda”.
Ve nasıl bakarsak hayata, o sunulur bize altın kaşıkla…

Yaşamın sürprizleri bitmiyor elbet,
Suyun üzeri oynak,
Dalgalar hep vardı,
Var ve olacak,
Fakat biz onların üzerinde sörf yapmayı öğrendiğimiz an,
Dalga bizim için tehlike değil,
Eğlencedir,
Keyiftir,
Fırsattır,
Ve tecrübedir ancak …

En sevimsiz gibi görünen anda bile, gülmek için bahaneler uyduran, varlıklarıyla size daima sevgiyi ve “bir”liği hissettiren arkadaşlarınıza sarılın bugün.
Hadi arayın birini ve kahve için birlikte
Kahkahalarınızdan rahatsız olan yan masadakileri de davet edin neşenize.
Ortak edin muhabbetinize
Şaşırtın Onları
Neşenin birleştirici gücüne izin verin
Gülün, güldürün
Ve hapsedin kahkahanıza dünyayı bugün :))

Gülmek;
Hala en güçlü meditasyon ve en sihirli dokunuş insan yüreğine.
Ne mutlu o hale erenlere!
Ne mutlu neşesine tüm dünyayı ortak edip, yaşamı güzelleştirenlere!
Tüm neşeli gönül dostlarıma kocaman teşekkürlerimle…

Yazar Hakkında

Benzer yazılar

Subscribe
Bildir
guest

4 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments
Lal Ilbahar
4 Haziran 2015 01:33

Fusüncum gülmekle başlayıp, hayatı ne güzel özetlemişsin yine. Evet kuş gibi yaşamak. Hayatın gerçek sırrı bu aslında. Her güne yürek hafifliğiyle, yüklerden kurtulabilerek başlayabilmek. Yaşadığımız Istanbul’ da, çok kolay olamasa da , başarabilmek için elimden gelen tüm çabayı göstermeye çalışıyorum. Sen ne kadar özel bir insansın ki, sen de var olan tüm sevgiyi, tüm sıcaklığı, tüm neşeyi karşındaki insanlara verebiliyorsun. Seninle konuşmak , yazılarını okumak insanı kuş gibi hafifletiyor. Kalemin o kadar güçlü ki , olaylardan çıkardığın yorumları hayranlıkla okuyorum. Evet hafif meşreplikten , kuş gibi hafif olmak noktasına gelebilmek zarif ve özel bir zeka gerektiriyor. En çok da ‘bize sorun olarak gelen herşey, bizim sorunlu bakış açımızda’ cümlesi beni acayip yerlere götürdü. Evet sorunlarımıza gerçekten farklı bir bakış açısıyla baktıgimizda sorun olmaktan çikiyor gerçekten de. Çok kez yaşadım, denedim. J. Roberts’ ın en çok sevdiğim resmini koymuşsun yazına. Çok güzel seçim. Ne mutlu bana ki, senin gibi yüreği bambaşka atan, bambaşka yaşayan birini tanıdım. Gurur duydum tüm yazılarında olduğu gibi. Sevgilerimle, Özlem

Çiğdem Aras
2 Haziran 2015 15:24

“Allah gülmekten ayırmasın” sevgiyle…

4
0
Would love your thoughts, please comment.x