Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Enerji vampirleri

Enerji vampirleri kimlerdir? Kendine yabancı, kişiliği oturmamış, kendi bilinmezliğinin içinde kaybolmuş ve diğerini de kendisi gibi bildiğini zannedip ego, hırs, olumsuz düşünce, fesatlık ve hasetliğinin arkasına saklanmış huzursuz kişilerdir.

Toplumda bu kişileri nasıl tespit edebileceğimize gelince; hiç tanımadığınız bir ortamda bile yaydığı olumsuz enerjiden kendinizi fazla zorlamadan hislerinizin yolunu izleyerek hemen tanırsınız onları zaten. Sizin de aurasından (enerji bedeni, ruhun organları), bazen de bakışlarından rahatsız olup ortamı terk etmek istediğiniz türden insanlarla karşılaştığınız olmuştur. İşte tam da bu vampirlerden bahsediyoruz yazımızda.

Nasıl ortaya çıkışlarını keşfedebilmek için hislerinizin huzursuzlanıp huzursuzlanmadığının farkında olmanız yeterlidir.
Peki bu vampirlere nasıl izin veririz?

Onların söyledikleri olumsuz düşünce ve kendine ait olan zehirli duygularının ruh bedenimize girmesine izin verir ve kendimize yabancılaşıp o sözlere aldanıp doğru sayar isek ‘hoş geldiniz, buyrun yerinizi baş köşede ayırdık’ demiş olursunuz.

Enerjinizi emen ve sizi kendinize ihanet edip ortada bir sebep yok iken kendinizden şüphe duymanızı sağlayarak uzaklaştıran vampirlerin tuzağına nasıl düştüğümüzü fark edebilmek ruh sağlığımız açısından hayati bir önem taşır. Kendiyle barışık olmayan ve mutsuz olan bu vampirlerin mutluluk kaynağı ve besini sizin ‘moral ve hayat enerjisi kanınızı’ içmelerinden geçer. Eğer fark edemezseniz bu vampirler enerjinizi ve size ait olmayan kendi düşüncelerini size empoze etmek için ellerinden geleni yapacaklardır. Kendisinin çıkamadığı kör kuyusuna sizi bir şekilde çekmenin yolunu bulup sizi kendisine benzetmeden huzur bulmayacaktır. Ve o kuyuda sözde yoldaşını bulunca yalnızlık ve değersizlik hissini azaltabileceği hissindedirler hep.

Ve bizler farkına varmadan kendimizin değil, diğerinin hayatını, düşüncesini, istek ve arzularını yaşarız. Bu fark edemeyiş bazen o kadar uzun süre olur ki ‘bir akıllıya 40 kişi deli derse deli olur.’ hesabına döner. Ve siz bir zaman sonra onun sözlerini üzerinize alır onun söylediği kişi olduğunuza gerçekten inanırsınız. İşte tehlike de burada başlar ; size ait olmayan ve aslında eğreti duran elbiseyi çok yakışmış gibi giydirirler üzerinize. Siz de başka bir elbise giymemiş olduğunuz için onu elbiseden sayar, ses çıkarmazsınız. Ta ki bu durum ruhunuzdan başlayıp bedeninize yayılan zehirli bir hastalık gibi sizi sarana ve vücudunuz üzüntü, keder, sıkıntı, yıkıntı sinyalleri verene kadar devam eder.

Bir hikaye vardır, bilir misiniz bilmem? Kesik kuyruklu tilkinin hikayesi. Tilkinin nasıl da kendi kusuru üzerini örtmek isterken diğerlerinin kendisine benzemesini ve bu sayede huzur bulacak olduğunu çok güzel açıklayan bir hikaye.
‘Kuyruğunu kapana kıstıran ve kuyruksuz kalan tilki, ormandaki diğer tilkilere ‘biliyor musunuz bu sene kesik kuyruk modaymış, bence siz de kestirin kuyruklarınızı. Hem çok daha güzel ve hafiflemiş hissediyorsunuz” demiş.

Ve anlaşılıyor ki bu insanların kusuru; gözlerinin sevgiye, mutluluk ve güzelliklere değil, içindeki kötülüğe, egoya, diğerinin hakkına gaspa, hasetlik, kıskançlık ve diğeri eğer kendisi olursa çok daha sağlıklı ve akıllı olmasına olmayan tahammülsüzlüğünedir.

Bu kişiler başlarında görünmeyen zehirli ağlarla gezerler. Ve kendilerine yine kavga edecek birini ararken ağına düşürdüklerini adeta yerler. Kavganın sonunda besinini almış, savaşı kendince kazanmış, egosunu doyurmuş olarak ayrılırlar meydandan.

Peki buna nasıl engel olacağız?

Öncelikle bu insanların farkında olarak, bulaşmamayı seçmeyi deneyimleyip uzaktan kendi kendine o zehirli ağın içinde bir kez olsun nasıl boğuşup kendini yediğini görmeyi deneyimledikten sonra yaşadığınız o geri çekişmiş duygusundaki huzuru keşfederek. Eğer bir şeyleri kanıtlamanızı, onunla tartışmanızı, savaşmanızı istiyorlarsa ki o vakit ya Mevlana’nın; ‘cahilin cibilliyetsizin yanında kitap gibi sessiz ol.’ öğretisine başvurun ya da kibarca kısa bir cevap verip;’ bu benim düşüncem, ben benim sen de sensin. Sen kendince haklısın ben de kendimce. Kimse diğerinin düşüncesini ele alıp değiştiremez. Herkes birbirine saygı duymalıdır…’ deyip kestirip atabilirsiniz.

Sonuç olarak geriye bulaşmamışlığınız ve seyriniz kalır. Seyredin, girmeyin, gözlemleyin zaten kendi kendisini imha edecektir, sabredin. Ve unutmayın ki hayatta her şey çocukluğumuzdan itibaren bizlere yüklenen kalıpların eşlik ettiği anlamlar bütünüdür. Bir kalıba beton dökülmüş gibi yerleşmiş düşüncelerinizi elinize balyoz alıp kırarak yeniden şekillendirmek ya da yenisini inşa etmek her zaman sizin elinizdedir.

Fark edin, isteyin, izin verin olsun. Kalbiniz olurların olmazların sırrını size sessizce fısıldarken kulak verin ona. İçinizde bilge meleklerinizin sevgi dolu olan sesi ile konuşan kalbiniz hazinenizdir. Aklınızla kalbinizin el sıkışarak onay verdiği dilek ve dualarınızın gerçekleşiyor olduğunun mutluluğuna şahit olduğunuz gibi şahit ol’manız dileğiyle.

Exit mobile version