Medyamik çağın zirvesinde olduğumuz şu günlerde. Köşe başı enerjistleri ile kendinde bir farklılık elde etmeye çalışan esir ruhlar görüyorum. Her bir varlık kendi içindeki cevheri bulamadıktan sonra yalancı yükselişler ve boşa dinlenen vaatlerden öteye gidemeyecek.
Zaman zor vakit az. Zaman yok, Vakit Sensin. Zaman geride Sen zamansızlıktan gelen yegâne bir parçamsın benim. Kendini rüzgârda bul ve deniz ile derinleştir. Güneş ile yak benliğini ve kaybol sonsuz gökyüzünde. Yıldızlarından hücreler yap bedeninde. Onları hisset, her bir parlayışında kan damarların genişlesin. Beynindeki elektronlar çakışırken sen uzayda ses ışık ve ateş ol. Ateş ile büyü ve ısıt etrafını. Bu soğuk kısırlaşmış dünya insanını ısıt ateşinle. Hepsinin nefesi ol ve can ver. Karış her seni içine çektiklerinde bedenlerine.
Yarın ne mi? Senin sen olduğun kadar yarının var. Ayaklarının ucunda duruyorlar anıya çoktan dönüştüler aslında. Anıların içinden gelen yarınlar. Sen hangi yarından kendine bir pay biçtin ve rolünü aldın. Derin derin, her hal ile yok olmak ve var olmak…
Işığın elçileri; İşte bunu bilip farkında olan, Bunun için çalışan
Bu bilinci aktaran pare pare kendinde birleyen ruh parçalarıdır.
Işığın elçisi olmak insanlara olmayanı vaat etmek değil onlara hazıra konmaya alıştırmak değil. Onlarda farkındalık yaratmaktır.
Bu bir oyun ise sende o oyunda yerini alan bir oyuncusun. Kontrol odası seni bu simülasyonun içinde olmanı uygun gördü ise ve sende buna karar verip burada var isen… Yapacağın işlerin var demektir.
Neyin nasıl olduğunu ya da olacağını sorgulamaktan çok işaretleri takip etmeyi öğrenmek rehberinle bağ kurmanı sağlayacaktır.
Kendine ayırdığın sessiz zamanlarda kendini duymaya özen göster. Kendini seni sen yapanı sessizliğin içinde bulacaksın. Kendi kendine konuşan kişi bilgedir. İllüzyondan sıyrılmış varlığın tadına bakmış bir ışık parçasıdır.
Sen beni buldun
Şimdi sıra kendini bulmakta…