Bazen yorulursunuz. Bu utanılacak bir şey değildir. Doğal bir tepkidir. Çabanız karşılık bulmadığında, daha çok çabalamanız değil, çabaladığınız konu üzerine düşünmeniz gerekir. Olmuyorsa olmuyordur. Olacak başka bir şey vardır. Olabilecek… Çabanız onu geciktiriyordur.
Kimileri fazla ciddiye alır. Basit bir konuda bile, o işi en iyi şekilde yapamama kaygısı taşır. Bunu yapamadığını hissettiren en ufak bir şey, kendisini başarısız hissetmesine sebep olur. Bunun utancı tüm varlığını sarar. Uzaklaşmak ister.
Terapistim buna “yüksek standartlar şeması” diyor. Ben mükemmeliyetçilik diyorum. Altında bir yerlerde aşağılık kompleksi olduğunu biliyorum. Değerini kanıtlama isteği… Sanki sadece harikalar yaratanlar değerliymiş gibi!
Etrafımda çabasına büyük saygı duyduğum ve onların denemekten vazgeçmeyen hâllerinden büyük güç aldığım arkadaşlarım var. “Tabii, daha iyi olabilirdi!” dediklerinde içim acıyor. “Olan iyidir, sen devam et, iyileşir!” diyorum. “Kendine bu kadar acımasız olma! Bizler devam etmekten sorumluyuz. Kaslar böyle gelişiyor.” Işığınız artıyor, görünür hâle geliyorsunuz.
Harekete geçemeyebilirsiniz. Başlayamayabilirsiniz. Korkuyorsunuzdur. Alacağınız eleştiri, önemsendiğiniz için değil midir? İnsanlar önemsedikleri kişileri eleştirirler. Kimisine harika olamadığı için değersizleşmiş gibi gelir. Halbuki görünür olmak değerlidir. Bu sayede bulursunuz yolunuzu, size ihtiyaç duyanlar ve kendilerine ihtiyaç duyduklarınızla buluşursunuz.
Çok değerli zekâlar, büyük yetenekler, yönetemedikleri hassasiyetlerinin kurbanı olurlar. Birileri acımasızca eleştirir. En doğruyu bildiğinden emindir. Halbuki doğrular değişir ve kararlılık gösteren, hele ki altı doluysa savunduğu şeyin, geniş kitleleri peşinden sürükleyebilir.
İnsanları acımasızca eleştirmeyin demiyorum. Öyleleri beni pek okumaz. Bazıları ışığınızı kırmak istese de siz yine #parla/maya devam edin diyorum. Güzel olan, güzelliğini içtenliğinden alır ve altının değerini sarraf bilir. Siz değer bilenlerden olun! Biz bize yeteriz.