Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Güven ve güvensizlik nedir?

Güvensizlik nedir?
Dünyaya değerli biri olduğunuzu göstermek için başka birine sahip olmanız gerektiği hissidir; yalnız olmanın bir suç olduğu hissidir.
Diyor okuduğum bir kitapta
Siz neler düşünüyorsunuz?
Benim fikrim evet katılıyorum bu yazılanlara.

Yıllarca yalnız kalamayan, kalmamak için hep arkadaşları ile olmaya çalışan, tek başına bir çay içmeye gidemeyen, bunun içinde, hemencecik evlenen biriydim ben.
Ne kadar kendime az güvenmişim.
Ne kadar kendimden uzakmışım.
Yüzleşiyorum kendimle…
Bir şimdiye bakıyorum yeni bene.
Bir de geçmişteki bene…
İkisi de benim.
Geçmişteki anlarım, şimdiki beni yarattı.
Az uğraşmadım bu kendimdeki bölünmeyi birlemek için.
İçimde hep ikilik varmış geçmişte.
Mutsuz olan, acı çeken bir ben ile gelecek kaygıları yaşayan bir başka ben.
İkisi arasında sıkışıp kalan gerçek Ben, Öz, Ruh…
Değersizlik duygumun derinlerde olduğu geçmiş yıllarımda, yalnız kalamazdım.
Değersiz hissettiğimin de farkında değildim ki o vakitler.
Bana göre kendime değer vermek demek, bol alışveriş yapmak, arkadaş camiası edinmek, onlarla ha bire gezmeceler.
Yemeceler, içmeceler ki birilerine, ya da bir gruba ait hissetmek için, hiç istemediğim şeyleri, başkaları için yapmak ve kendimi bunlarla değerli hissetmek.
Sevgilerim hep koşullu imiş.
İşin acınacak hali bunların farkında olmamak, kendi sahteliğini görememek.
Kendine dürüstsüzlük, ne acı bir ihanettir insanın ruhuna…
Kendinden vazgeçmek, kaybolmak zihninin zanlarında…
Ve biliyor musunuz kendinize yapılan her ihanet, aldatmaca ruhunuza kaydoluyor.
O asla unutmuyor hiçbir şeyi.
İşte bundan dolayı ki güvensizlik de zaten, ruhundan gelen gücünü, aşkını görememekten kaynaklanıyor.
Onu hissedememekten.
Zihnin karanlık dehlizlerinden, kaybolmaktan o ışığı göremiyor işte insan.
Kendimle yüzleşirken nerelere geldim.
Neyse ilerleyeyim bakalım daha neler çıkacak.

Değerli hissetmek için birilerine hep ihtiyaç duyuyor insan.
Yalnız olmanın suç olduğu hissini hissetmeyi, nerelerde öğrendik acaba, bu tohumları nerelerden getirdik?
Bilmiyorum, her nereden geldiyse geldi.
Kendimi keşfetme yolculuğuna başlayıp da yeni beni inşaa ederken geçmişte, bu yalnızlık duygusunu kolay kolay geçememiştim
Bu da tabii ki varlığımı hissedememekten, içimdeki bölünmeden dolayıydı.
Ne zaman ki, zihnimin karanlığından uyandım ve ruhumu hissettim, o vakit yeniden doğdum.
Geçmişin olumsuz duygularından, düşüncelerinden, geleceğin endişelerinden kurtuluşa erince buldum özgürlüğü.

Yalnızlık psikolojiktir demişti bir dost.
Ne kadar haklıymış.
İnsan kendi varlığını, özünü anımsadıkça
Aşk’a, ilahi olan sevgiye döndükçe yüzünü, yalnızlık duygusu da kayboluyor.
Ben de böyle oldu, herkesi bilemem.

Suçluluk duygusundan özgürleştikçe, dünyaya değerli biri olduğumu göstermek için başka birine sahip olmanın gerektiği hissim de kalmadı.
Hal böyle olunca, yalnız olmanın bir suç olduğu hissi de otomatik kayboldu.
Tek başınalık duygusu, eski seni terk edip(duygularından özgürleştiğinde) yaşayıp, hissedebileceğin bir his.
Tek başına olmak yalnız olmak demek değil.
Kendi kendine zaman geçirebilmek, özgüvene kavuşmak ki o da ruhundan gelir.
Adı üstünde Özgüven.
Bana göre Öz, ruhtur.
Sonra da Öz değeri hissedersin
Öz saygı çıkar ortaya kendinden kendine…
Ve Öz sevgi, ilahi olan Sevgiyle istila edilir kalbin.
Aşk’a vuslatın olur.
Aşk ile hemhal olan insan da, yalnızlık kalır mı?
Sevgiliye olan özlem dinince, arayış kalır mı?
Arayışın da biter, kederin de, huzursuzluğun da…

Tek başınalık da ise yalnızlığın psikolojik acıları, dramları yoktur.
Duygu sömürüleri olmaz.
Aksine hayatın her anında, doğayla, hayvanlarla, insanlarla, gökyüzü, yeryüzü, her şey ile tam bir bütünlük, paylaşım, neşe, şefkat, içten gelen bir keyif, haz, huzur vardır.
Hayat nehri ile senin içindeki nehir uyumlu akar.
Bütünlük, birlik hissin arttıkça paylaşmak, yardımseverlik hislerin de derinleşir.
Huzur vardır derinlerinde ve bu huzur mutluluktan çok daha değerlidir bence.
Mutluluğun dış koşullara bağlı olursa, kolayca mutsuz edilirsin , değersiz hissettirilirsin.
İçinden gelen huzur ise sana mutluluğun içsel kapılarını açar.
Sebepsiz mutlulukların, koşulsuz sevgilerin olur.
Yani Azizim hepsi yine kendini bilmekten ve kendini sevmekten geçiyor.
Kendimi sevmediğim, değerli bulmadığım yıllarımdan ve Öz’ümden özür diliyorum.
Lütfen beni affet Özüm
Teşekkür ederim iyi ki varsın
Seni seviyorum.
Ve tabii ki bir yazımızın da sonuna geldik lakin, bir türlü kalbim sona getirmek istemiyor yazıyı bu akşam.
Balkondayım ve muhteşem bir dolunay doğuyor denizin üstünden.
Hafif bir rüzgar yanağımı okşuyor.
Of anam of…
Nasıl bir sessizlik var dışarıda, içim de bir o kadar sessizliğin lezzeti ile dolu.
Bayram geçti kendimle ile inzivada kaldım.
Rahatsızdım çok şükür daha iyiyim.
Yeniden bol bol yazmalarım olsun.
Hepinize güzel günler olsun.
Ülke ve dünya halkları olarak kolay olmayan durumlardan geçiyoruz.
Her şeyin farkındayım, kolaylıkla geçelim.
Doğayı koruyalım. Önce kendinimizin, sonra da doğanın sorumluluğunu bilenlerden, alanlardan olalım.
Etrafımıza duyarlı olalım, iyilikler yapabildiğimiz kadar yapalım. Aç olana bir tas çorbada bizden olsun diyelim.
Ağaç dikelim.
Çöpleri ayrıştıralım. Yapacak çok şey var sizin önünüze hangisi düşerse.
Maddi manevi iyilikler yapabildiğimiz kadar yapmak için çaba gösterebiliriz.
Biz cabamızdan da sorumluyuz.
Varlığınıza lütfen değer verin, siz kıymetlisiniz.
Özünüze sevgiyle
Aşk ile…

Exit mobile version