Evet, her birey kendi deneyimleriyle oluşturduğu bir gerçekliğe sahiptir. Bu gerçeklik, çocukluğundan itibaren sürekli şekillenir ve işlenir. Deneyimlerin bireysel yansımalarıyla yolculuk yapan her karakter, edindiği bilgi kütüphanesindeki korku ve duygulara göre de kendi yaşamını şekillendirir.
Bu şekillendirme hikayesinin içinde, psikolojik ve sosyolojik etkiler de bireyin gelişimine katkı sağlıyor. Toplumun yapısı, grup psikolojisi, inanç sistematiği, eğitim ve öğretim sistemi, ekonomik gerçeklikler, sosyal statü, ülkenin ve yaşanılan şehrin sosyolojik durumu, yaşanan coğrafyanın konumu da bireyin yolculuğunda belirleyici roller üstlenir.
Sadece bunlar mı? Değil tabi ki… Bir de bireysel özelliklerimizin getirdiği algılama ve öğrenme yöntemlerimiz var. Bu algı yöntemleri ; görsel, işitsel, dokunsal olarak ayrılıyor. Bir kişi de sadece görsel algı tek başına aktif olamıyor. Baskın olan özelliği görsel olan birinin hayatında dokunsallığı ya da işitselliği de yeterli alan kaplıyor olabilir.
Ve ailenin kendi inanç haritası da bu bireyselleşme yolculuğunda en büyük etmenlerden biri olarak kendisine yer ediniyor. İnanç sadece dini anlamda değil, hayatın bütününe yönelik olarak getirilen inanç modellerinden bahsediyorum. Sigortalı bir işte çalışmak, riske girmemek, memur olmak çalışma hayatıyla ilgili inanç modelleri arasında sayılabilir. Gece ıslık çalmak günahtır, akşam kapının önü süpürülmez, kapı eşiğinde oturulursa insan fakir olur gibi batıl inançlar da büyüme sürecinin bir parçasıdır.
Farklı inanç modelleri, bireysel algı yöntemleri, aile içi dinamikler, genler, kalıtsal geçen özellikler ve yaşanılan coğrafya yavaş yavaş şekillendirip duruyor kimlikleri. Peki bu kadar karmaşık mı insanın yolculuğu? Hem evet hem hayır!
İnsanlar hayatlarını şekillendirirken iki temel kavram üzerinde hareket eder. Bunlardan biri korku diğeri de duygudur. Korkular; kişilik özelliklerine göre farklılık gösterebilir fakat temel korkular büyük bir çoğunluğun kütüphanesinde yer alır; ölüm korkusu ilk sıradadır. Sevdiklerini kaybetme korkusu, terk edilme korkusu, parasız kalma korkusu, gelecek korkusu, ifade edememe korkusu, yanlış anlaşılma korkusu, hayvan korkusu, deprem korkusu ve uzar gider liste. Bunlara ilave olarak da sevilme, onaylanma ve kabul görme, anlaşılma, ait olma, takdir edilme, değerli görme ve fark edilme ihtiyaçları da devreye giriyor. Korkular, ihtiyaçlar, inançlar, fikirler, düşünceler, genetik dizilimler, kalıtsal özellikler, sistem ve bütün bunların toplam yansıması olan BEN’lik kavramı.
Evet…
Bunlar bireyi oluşturan dinamiklerden bazıları. Böyle bir yoğrulmuşluk içinden gelen bir karakteri, tek bir dokunuşla dönüştürebilir misiniz? Pek mümkün görünmüyor değil mi? Olumlamalar onları bir yere taşıyabilir mi? O da çok akla mantığa sığmıyor. Yolculuklar; Ferrasini satıp bilge olan avukat gibi Hindistan’a gidip aydınlanmakla mümkün olabilir mi? Kararı siz verin. Çünkü sizin dinamikleriniz doğru cevabı size verecektir.
Bireysel gelişim ve farkındalık yolcuğunda hepinizin dikkat etmesi gereken şeylerden biri kendi “eşsizliğiniz” olmalı. Anlatılanları anlamayabilirsiniz, çünkü anlatan kişi sizin temsil (görsel, işitsel, dokunsal) sistemlerinize uymuyor olabilir. Bilgileri pratiğe geçiremiyor olabilirsiniz, öğretiler sizin gerçekliğinize uymayan düşünceleri barındırıyor olabilir. Bir anda uçamayabilirsiniz, merak etmeyin anlatanlarında bir yere uçtukları ve göçtükleri yok. Dikkatle bakarsanız, oturdukları koltuk ya da minder her neyse kıçlarının ağırlığından çökmüştür.
Herkes bunu yapabilir, bu pek mantıklı bir yaklaşım değil. Bu bakış açısı başarabileceğinize olan inancınızı yitirmenizi sağlar. Herkesin yapabildiği bir şey ise dünyanın o öğretiyle dönüşmesi gerekiyordu ama her bireyin kendi eşsizliği içinde bu pek mümkün görünmüyor. Örneğin 1756 yılında doğan 600’ün üzerinde eser ortaya koyan ve sadece 35 yıl yaşayan Mozart gibi karakterlerin dünyayı sarması gerekiyor gibi bir fikir ortaya atabilirim. Üstelik şu dönemde sahip olduğumuz donanımlar ve teknolojik aletler ile daha iyisini yapmamız gerekiyorken.
Dünya kendi dinamiği içerisinde koşturarak yol alan insanlar topluluğuyla çok renkli bir tablo gibi duruyor aslında. Her birimiz bir renk ve estetik görüntü olarak o tablodaki yerimizi almış durumdayız. Benzersizliğimiz, bireyselliğimiz, gerçekliğimiz, duygularımız, korkularımız, heyecanlarımız, sevinçlerimiz, güldüğümüz espriler, acıktığımız zaman canımızın çektiği yemekler, sevdiğimiz insanlar, uyuma ve dinlenme şeklimiz, konuşma hızımız, ağlama şeklimiz, kahkahamız, boyumuz, parmak izimiz, saçlarımızın şekli ve rengi, gözlerimiz, adım atma şeklimiz ve gördüklerimizi yorumla biçimimiz bizi diğer sekiz milyar insandan farklı kılıyor.
– Tüm bu güzelliklere bakarak, başkalarına benzemeye çalışmayın.
– Size hap olarak sunulan bilgiler ile gerçekliğinizi bulamadığınız için kendinize karşı acımasız olmayın.
– Her eğitimin size gerçekliği göstereceğini düşünmeyin.
– Kendinize lider olarak seçtiğiniz ya da korku duyduğunuz her bireyin sizler gibi bir insan olduğunu hatırlayın.
– Zamanın ileri ve geri gittiği duygu durumlarının içindeyken bunların hepsinin bir illüzyon olduğunu fark edin.
– Yeteneklerinizin ne olduğu konusunda kendinizle fikir alışverişinde bulunun.
– Asla kendinizi eleştirmeyin ve başkalarıyla değerlendirmeyin. İyi bir ressam olmayabilirsiniz ama bir yazar olabilirsiniz. İyi bir müzisyen olmayabilirsiniz ama bir tiyatrocu olabilirsiniz. İyi bir öğretici olmayabilirsiniz ama bir öğrenci olabilirsiniz. Kim olduğunuzu ve ne istediğinizi bilirseniz, olmasını istediğiniz şeyi daha kolay elde edersiniz.
Onaylanmaya, anlaşılmaya, fark edilmeye ihtiyacınız olmadığını fark ederek yolculuğunuza devam edin. Bugün bir konuşmacının “Çevrenizde sizi seven insanların var olmasını sağlayın, sevdiğiniz insanların değil” cümlesine takılmıştım. Aslında evet, sizi seven insanlarla daha fazla zaman geçirin ama onlara da hak ettikleri değeri göstererek. Çevrenizi izleyin, sevgiyi verenlerin acı çektiği alanların ise çokça şımarıklık yaptığı döngüyü göreceksiniz. Bu yüzden sizi sevenlere karşı şımarmayın ve onların sevgisini art niyetli kullanmayın. Sizin sevginizi art niyetli kullanan sevdikleriniz varsa da onları hayatınızdan çıkartın ya da sevgi şeklinizi değiştirin
İnsan…
Evet hepimiz tüm farklılıklarımızla birer insanız ve bunun ayırdına varıp davranışlarımızı bu doğrultuda geliştirdiğimiz zaman; gelişim, dönüşüm ve uyanış daha mutlu olacaktır. Sağlıklı bireyler olabilmenin yüzlerce dinamiği var ama başlangıcı; insan olduğumuzu fark etmektir. Sonrası kabul etmek ve saygı duymakla erdemli bir modele bürünür.
Birey olarak gelişmemizin tek bir gerçeğe dayanmadığını ve bunun da mümkün olmadığını fark ederek yolculuğunuza sevgi ile devam etmenizi dileyerek. Hoşçakalın…
#birey #temsilsistemleri #algısistemleri #toplum #gruppsikolojisi #sosyokültürelyapı #bilinç #eğitim #sistem #farkındalık #bireyselleşme