Her gün yeniden doğmaktır hayata. İnsan, anlam arayışıyla her yeni gün yeniden kendine doğar. Yaşamının anlamını keşfe çıkar merakla. Kendini aradığı yolculuğunda, hayata dair soruları ve yanıtlarıysa yine kendinde saklıdır. Hayatına anlam katan her ne varsa, en vazgeçilmez değerleridir hazinesinde. İnsan hayatını kendi iradesiyle dönüştürendir. Ve hayat duyumsadığımız anlardan ibarettir.
Hayatı duyumsamak
Var olmanın hazzını bütün benliğinle hissetmek
Görünenle yetinmeyip, ardındaki hakikati aramak
Kelimelerde saklı manalarda yürümek
Seste, sözde, gözde ve kalpte samimiyeti görmek
Derinlik taşımayan her ne varsa uzaklaşmak usulca
Bulanmadan ve sükunetle süzülmek kendi yolunda
Hayatı duyumsamak
Hissetmek için dokunmak
Dokunduğunda bağ kurmak kalben cesurca
Tutunmadan hiçbir şeye, bağlılık hissetmek hak edene
Var olan her güzellikte kendinle buluşmak ardından
Sevgi tadında yudumlamak, ab-ı hayatı doyasıya
Zaman yanılsamasından sıyrılmak
Anın görkemli koynunda var olmak hakkınca
Hayatı duyumsamak
Bütün zincirlerinden kurtulup, ruhunla ve yaşanmışlıklarınla
Öz benliğinle olabilmenin hazzına varmak
Hayatın her anını, kendi zarafetinde yaşamak ve yaşatmak nazikçe
Ve bir damla misali karışmak ardından sonsuz deryaya
Tanınmış yazar ve gazeteci Sandor Marai’nin de savunduğu üzere “Hayatın anlamı kalbimizi, ruhumuzu ve bedenimizi dolduran ve sonra sonsuza dek yakan bir tutku” değil midir? Tutku abı hayattır. Besler, büyütür, canlı kılar ve çoğaltır. Tutku ruha doyum sağlar. Hayata anlam katar. Ölümsüz kılar yaşam arzusunu.
Avusturyalı nörolog ve psikiyatrist Victor Frankl “Hayattaki anlam arayışı, yaşamın amacıdır” fikrini dile getirmiştir ki, insan her daim tutkuyla arayış içinde olandır. Kimi zaman kendinde bulur anlamı insan. Kimi zaman kendi dışında gayrısında ve hayatın akışında. İnsanın arayışı biterse, anlamsızlığın karanlığında kayboluş kaçınılmazdır. Kaybolmuş olan bulabilir mi hakikatini? Hayat duyumsadığımız anların enginliğinde saklıdır. Bir damla misali karışır insan deryaya, ebedi anlam arayışıyla.
Hayat üzerinde usulca süzüldüğümüz uçsuz bucaksız derya
Kimimiz her anını duyumsar
Kimimiz kapılır hırçın dalgalarına
Her kanat çırpışımızda karışır sesimiz rüzgâra
Kimimiz kalabalıklar içinde ürkek
Kimimiz tek başına cesaretle yol alır
Hayat bütün fazlalıkları vurur kıyısına
Her dalgada bir parçamız eksilir avuçlarımızdan
Her fırtına savurur ruhun zerresini aslından
Kimimiz dinler, rüzgȃrın sesini huşu içinde
Kimimiz kendi gürültüsünde, özünden ırak
Hayat alır götürür, her birimizi kendimizden kendimize
Kimimiz farkında
Kimimiz derin uykusunda biçare
Kimi zaman gökyüzü puslu mateminde
Kimi zaman ılık bir meltem okşar ruhumuzu
Gök kubbe aralamış perdelerini sonsuzluğa
Gün vakti dahi yıldızlar apaçık seyirde
Hayat her vakit hisseden gönüllerde
Bir martının kanatlarında, her anıyla özgürlük tadında
Hayat tutkunun dalgalarında, okşar ruhumuzu hafiften alabildiğine
Hayatı her gün yeniden doğmuş gibi yaşamak varken, nedendir sebepsiz kaygılarla sürüklenmek. Korku geleceğin bilinmezliğine demir atmak değil midir? İnsan zamana hükmedebilme kudretindedir oysaki. Gelecekse bugüne seraptır sadece. Her günü anlamlı kılmak ve hakkını vermektir aslolan. Bugünümüzde harcadığımız değerlerimiz, bizi yarınlara eksiltir acımasızca. Ve kayboluruz zamanın koynunda nedensiz.
Zamanın koynuna serpilmiş her bilgi, ab-ı hayatı sunar ayaklarımıza. Bilginin tutkuyla izini sürmek, farkındalık kazandırır. Her koşulda farkında olanlardır, zamanın efendisi. Zamana hükmedenlerdir gücünü elinde tutanlar ebedi. Güç ne akılda, ne bedendedir. Nihai güç, bilgeliğin saklı kudretindedir. Hayatsa bizi zamansız bilgeliğe götüren, derya misali enginliktedir.
Hayata her gün yeniden doğmak ne güzeldir. Bir çocuğun gözlerindeki heyecanla çoğu zaman. Ürkek adımlarla emekleyerek kimi zaman. Güvenle tutunarak belki ya da koşar adım yürüyerek zaman zaman. Hayatı duyumsayarak yaşamak gerekir insanca. Ve tüm canlılığını hissetmek ruhumuzda.
Hayata nefes olmak her yeni günde, tutkuyla doğmak değil midir yeniden…
O zaman ne dersiniz hayatın her gününe yeniden doğmaya sevgiyle, umutla, heyecanla…