Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

İki; yaratımdır. Bir; diğerini yok saymaktır.

Birliği idrak etmek için en üste çıkıp bakınca bile o bir olanı gören sen varsın ortada. Üstelik bu durum zihin, ruh, beden, akıl, kalp ile bağlantılı olsa da olmasa da böyle…

Bana göre, insanlığı ve onun BEN’liğini yok saymak için din adamları tarafından icat edilmiş gibi duruyor “BİR” kavramı. Bugüne kadar BİR olmaya dair iddia ettiğim, yazdığım ve anlattığım her şeyden vazgeçiyorum. BİR’liğin bir unsuru olmak demek, sürünün içinde yok olmak demek oluyor. Aynı bilinç seviyesinde isen ve kendini teslim edebiliyorsan bu aşamada BİRlik kavramından söz edilebilir ama orada bile teslim olan sen ile teslim edilen sen varsın, yine ikidesin ve İKİ’liktesin.

İnsan kendi varlığını kabul ederse, yani kendine uyanırsa gerçeklik büyür…
Neden mi?
Yaratılışın tüm öykülerinde her şey yokken o vardı ve o var olmak istedi gibi bir kavram var. Her şey yok iken o var ise yokluğun içinde kendisinin farkında olan biri var onun dışında bir evren var ve evrenin içinde var olmaya karar veren BİR kavramı var deniyor. Aslında burada da kocaman bir İKİ var. İlk ikilik kavramını da ortaya atan bu yaratılışın başlangıç hikayesidir.
BİR düşüncesini, eylemini, oluş halini kabul eden sen bile İKİ’desin aslında. Çünkü diğer yarın BİR olma düşüncesini kabul etmiyor ve senden ayrışıyor. Bedenindeki kanser hücresinin iyi huylu ya da kötü huylu olması gibi… Bilincine saplanmış duran; anne, baba, kardeş, sevgili, , çocuk, aile, dost, arkadaş kavramlarının tamamı senin içindeki ikiyi besler. Bütün bunlarla BİR olma çaban bile en sevdiğin yemeği yemek istemeyen ve başka bir yemek isteyen çocuğunda ya da eşinde patlayıp gidiyor. Mantığın ve eylemin olduğu her yerde direnç ve İki’lik vardır. Mantığı çıkarttığınız zamanda bile siz ve öteki her daim var olmaya devam edecektir. En BİR oldum diyen birinin sohbetini izleyin, size bir sürü İKİ’likten bahsedip duracaktır. Tanrı kavramı yaratım hikayesinin içinde (Tevrat’ta başlayan ve sonra İncil ve Kuran’da devam eden) iki karşıt gücü her zaman içinde barındırmakta. En büyük ayrımı, Adem ve Şeytan, Adem ile Havva, Şeytan ile Tanrı, Şeytan ile Melekler ve tüm bu toplamın yaratım süreçlerinde ikilik en belirgin ve bariz yansımadır.

Günümüz ilkel inanç sistemleri ve büyük resmi dolduran dinlerin tamamı İKİ’lik kavramı üzerinde şekillenir. Cennetin bile kendi içinde bir sürü katı olduğunu iddia eden dinlerin bir yerinde BİR’lik gibi bir kavramsal olgunun ortaya çıkması da oldukça şaşırtıcı bir kavram. Son dönemde baskın olan kişisel gelişim fırtınası ve onun yarattığı BİR’lik kavramı aslında SEN’i ortadan kaldıran ve henüz tanımlanmamış bir tanrı kavramını ortaya çıkartan bilgi karmaşasından başka bir şey değil. Emanet bilgiler, deneyimsiz bilgeler, sonradan oldumcu tasavvufçular, iki alimin sözüne tamah edip söz çalan yol bilmeyen arsızlar ve daha bir çok yolda olduğunu sanan ama yolun yanında bile olmayanların diline pelesenk ettiği BİR olma düşüncesi, ne yazık ki içinde İNSAN ve TANRI kavramları var olduğu müddetçe ortaya çıkmayacak ve kendini gerçekleştirmeyecektir.

İşin özü BİR olduğunu sanmak bile iki’lik. Dile gelen bir kavram var insan ve tanrı ve evren BİR. Bu kavram konusunda hem fikiriz, sen ve ben dışarıdan bakınca bir oluyoruz, aynı evin içindeyiz, aynı binadayız, o binada yüzlerce kişi yaşıyor olabilir ama tek bir bina görünüyor, sonra semt orada da binlerce kişi yaşıyor ama oralı oluyorsun. Fakat oralı olmana bile sebep bir dışarının olması. Yani İstanbullusun ya da İzmirlisin ya da Türkiye’li ya da dünyalı hep bir yerde ve düşüncede iken bir oluyorsun. Bütün büyük bakış açıları hep biri işaret etse de sen orada gören ve görünen, anlam yükleyen ile yüklenen, idrak eden ve edilen olarak yine iki sistemindesin. İki’den çıkamıyorsun, çıkamayacaksın da …. Meditasyon yapan ile yapmayan, yapanı izleyen ile onu eğiten, üstadına benzemeye çalışan ile üstadın olmak istediği bile İKİ’likten başka bir şey değil. Hatta en çok kullandığımız sevgi ifadesi olan cümle SEN’i seviyorum bile İKİ’liğin en basit tanımı aslında.

Bugün dünyada olmasa bile bu ülkede salgın şekilde yayılan, BİR’iz, BİR’likteyiz ve BİR’lik bilinci kavramlarının tamamı bir oyununun hamlelerinden ibaret. Kendisine uyanmakta olan ya da uyanışı için çaba harcayan herkesi tek bir potada toplayıp eriterek, kendi ikili düzeninde vahşi yaşam modelini sürdürmek olanların oyunu bu… Görmek, bilmek, sorgulamak ve derinlerine inmek gerekiyor. Kafanızı kaldırın ve dünyaya bakın, BİR olamayacağınız o kadar çok insan göreceksiniz ki siz bile şaşıracaksınız buna. Kimse ben onlarla BİR’im diye kendisini kandırmasın, en nihayetinde kimse bir başkası ile BİR değil olamazda. Günün sonunda, ayrı zevkleri, düşünceleri, arzuları, istekleri, hayalleri, beklentileri ve yaşam modelleri olan insanlarız. Kimimiz acıyı sever, kimimiz tatlıyı. Kimimiz tanrıyı gökyüzünde bulur, kimimiz her yerde, kimimiz için tanrı yoktur bile. Rengarenk ve binlerce farklı dil ile konuşuyoruz. Birimizi mutlu eden şey diğerini mutsuz edebiliyor. Bir ölüme gülümseyenimizde var acı çekenimizde. Hırsızımız var, katilimiz var… Çocuk tacirleri var… Kadın tacirleri… Emek hırsızları… Uzar gider liste… Bir’lik mi en büyük cehaletin kapısını aralayan sözcükleri sıkıştırmışlar araya ve seni çağırıyorlar, kendini terk et ve gel diye… İki’lik mi? Hiç birimiz yoktu ve olmayacakta… Sadece kendinize uyanın, bırakın alemin dengesizliğinde kendinize BİR’lik çatısı altında yer bulma safsatalarını, siyaset varsa dünyada BİR olan ve Tanrı hiçbir zaman orada olamayacaktır.

Sevgiler

Exit mobile version