Senin görevin aşkı aramak değil, ancak onunla aranda kurduğun engelleri aramak ve bulmaktır. Hz. Mevlana…
Mevlana senin görevin aşkı aramak değil demesinin sebebi senin aşkın kendisi olduğunu söylemek istemiştir. Fakat sen bunu bilmiyorsun, insanlık bunu bilmiyor. Günümüzde hızla ilerleyen teknoloji sayesinde, birçok işlerini zaman ve emek harcamadan kolayca hallederken, zaman insanlığa yetmez oldu.
Medya güçlendikçe, beraberinde sürü psikolojisi doğdu. İnternet sayfasındaki gönderilerin beğeni sayısı, takipçi sayısı, izlenilme sayısına göre kişinin değeri ölçülmeye başlandı. Daha çok değer görebilmek için kopyala yapıştır usulüyle kendilerine ait olmayan, görsellerle ilgi toplama peşine düştüler. Herkes sevmek ve sevilme arzusu içinde yanıp tutuşurken, beraberinde doyumsuzluk arttı. Çıkarlar, menfaatler ön plana çıkmaya başladı. Kimileri anlık hevesleri yüzünden, vitrini güzel olanın, kimileri de, mutsuz insanların zaaflarından faydalanıp egolarını ve ceplerine doldurma peşine düştü.
Sadakat, güven yerle bir olurken, kırgın kalpler, hayal kırıkları gündelik hayatta normalleşmeye başladı. Kimse mutlu değil! Paraya, hırsa, kariyere, bir yudum mutluluk için kadir kıymet bilmeyen sevgiliye emek harcanırken, insanlık kendini unuttu…
Kaygılar, korkular, stres, depresyon, hayal kırıklıkları, bir yudum sevgi uğruna verdiği emeklerin ucuzca harcanışını hazmedememek, öfke patlamaları, gelecek kaygısı, hastalıklar, haksızlığa uğramak, ölüm korkusu maddeler saymakla bitmez. Sık sık kendine soruyorsun, ‘’Neden hak ettiğimi yaşayamıyorum, Onca çabanın emeğinin karışığında bazıları zahmetsizce istediğini elde ederken neden? Ben onca gayrete rağmen başarısız oluyorum? Onlarda olup ta bende olmayan ne? Bu tür sorular içini kemirip dursa da kendini tanımak için bir o kadar da itici güç olabilir.
Mevlana senin görevin aşkı aramak değil, onunla aranda kurduğun engelleri kaldırmaktır görevin diyor. Çünkü sen eşi benzeri olmayan hiçbir mühendisliğin taklidini yapamayacak kadar özel bir varlıksın. Bunu bilmiyorsun! çünkü hayatta kalmak, yemek, içmek, barınak, güvende kalmak, sevilmek için hep çaba göstermen gerektiği inandırıldı. Hayatta kalma çabasına o kadar çok kaptırdın ki kendini kendi öz varlığını unuttun.
Değerli zamanını onca boş şeylere harcarken kendin için basit meditasyona ayıracak zamanın ve hevesin bile yok. Oysa sen sevginin ta kendisisin bunu bilmiyorsun. Sen kendini sevmezken dışarıdan birinin seni sevmesini nasıl bekleyebilirsin. Dünyanın en yakışıklısı veya güzeli olsan da, en başarılısı olsan da sevgi frekansın kapalıysa kim seni sevebilir, kim seni görebilir, hangi işin rast gidebilir ki? Şimdi ‘’senin söylediklerini anlıyorum,
Peki, doğru olan ne’’? Diyeceksin. Ben de öncelikle uzaklaştığın hiçe saydığın kendini hatırlamakla başlayabileceğini öneriyorum. Bu konuda ne yapabilirim? Diyorsan bunun binlerce yolu var, yeter ki gerçekten iste. Sana bugün aynada kendinle yüzleşmeni önereceğim. Bu denenmiş bir metottur. İlk şart bunu birinin seni sevmesi için değil, finansal durumunun daha iyi olması için değil, şu anda içinde bulunduğun keşmekeşten kurtulmak için değil, sadece kendin için istemelisin.
Sen olmazsan hiçbir şey olmaz. Her şeyin kaynağı sensin ve sen inansan da inanmasan da asla yalnız değilsin. Şimdi sözü daha fazla uzatmadan konuya geçelim. Bunun için boy aynası veya göğsüne kadar gösterebilecek genişlikteki ayna da olabilir. Kendinle baş başa kaldığın zaman telefonunu sessize al. Rahatsız edilmeyeceğinden tamamen emin ol. Aynanın karşısına geç. Hiçbir beklentiye girme. Birazdan ne olacağına dair hiçbir fikir yürütme. Sadece bak! Karşındaki kişiye bak, acele etmeden sakince onun gözlerine bak. Artık bir tek o var. Bu durum sana oldukça garip gelebilir. Belki ilk birkaç saniye karşında sana bakan kendinden ürpereceksin. Sana bakan kendinden belki öfkeleneceksin, belki ani bir gözyaşı seline kapılacaksın. Belki sana bakan kendine acıyacaksın. İçinden ne geçiyorsa yap, ağlamak, öfkelenmek, tonlarca küfretmek, belki acımak kendini tamamen özgür bırak. Gelen her duygu senin içinde gizlenmiş yüklerdi. Şimdi kendiliğinden boşalacak. Aynanın karşısından hemen çekilme biraz bekle taa ki kendiliğinden hafiflik hissi gelinceye kadar kendini izle. Yansımana karşı hissettiğin hisler senin hem dışarıya yansıttıkların, hem de içinde gizlediklerindi. Ne zaman bitirmeliyim gibi herhangi bir kaygıya girme. İçindeki ilahi kıvılcım, bunu sana hissettirecek.
Peki! Bunun bana faydası ne olacak? Uzaklaştığın kendinle daha yakınlaştın, aynanın karşısına geçmeden önceki bazı duygular sana daha anlamsız gelecek ve kölesi olduğun düşüncelerin seni ele geçiremeyecek. Bunu ne kadar sıklıkla yapabilirim? Diye merak ediyorsan bunun sınırı yok, bu konuda özgürsün. Her gün yaparsan hayatın doğal akışı içinde hiç ummadığın mucizevi şekilde kolaylaşacaktır.
Unutma senin eşin benzerin yok. Bu günlük sohbetimi sonlandırırken, kendine iyi bakmanı diliyorum. Sevgiyle kal…