Hayat bir çift gözü açıp kapattığın ana sığacak kadar kısa, bazen de hiç bitmeyecekmişlik sanrısı içinde çokça.
Öyle hoyratça yaşıyoruz ya, iki başlığın ötesine geçmiyor yaptıkların, bomboşsun… Bir durup bakmalısın. Kendin için ne yapanlardansın.
Sen ne kadar gerçeksin, ya da ne kadar acı ki bir kayıpsın ve dublörünle yaşamı normal sayanlardansın.
Mesela: seviyorum deyip sonrası unutursun. Yağmuru seviyorum deyip şemsiye açmaların, sıcağı seviyorum deyip gölgeye kaçmaların.
Bir yola çıkıp yarı yoldan geri sıvışmaların. Maceralar, maceralar…
Derinlikten bir haber sığ sular.
Sen ne verdin hayata da ondan ne beklersin?
İnsanoğlunun bu ne istediğini bilmez şımarıklıkları. Hele ki mangalda kül bırakmaz mizacının maskesi nasılda düşüyor, zoru görünce kaçmaları.
İzliyorum, bir filmi izler gibi.
Onları, bunları, kendimi ve hepimizi…
Bayılıyorum bu hallere…
Öğretici sahneler, kişilikler. Kendilerini birileri için kurban edenlerin hala verilen mesajları görmemeleri ve tepkileri o kadar ironik ki.
Uzaktan izliyorum… Öğretici sahneler ve kişilikler.
E biraz burkuluyorum buna, biraz da yandan gülümsüyorum.