Bazen korkularımız kendi üzerimizde gerçekleşir, korktuğumuz şeye tutulup kalırız, o kadar çok korkarız ki çaresizliğimiz bizi küçük bir çocuk şuuruna taşır. Bu kimi zaman zamansız ölümlerin yükü ile yaralanan kalbin sesidir. İçten içe yaşarız bu korkuyu; sevdiklerini kaybetme korkusu…
Size işte tam da bundan söz etmek istiyorum bu yazımda. Kırmızı Kestane Çiçeklerinin hikayesini anlatmak istiyorum. Şüphesiz ki sizin de bir yerlerde gizli bir Kestane Çiçeğiniz vardır. Sevdiklerimizle sarılarak geçiremediğimiz bu bayramın da anısına olsun istedim biraz. Yeniden sevdiklerimize sıkı sıkıya sarılabilmemiz dileğimle hepinize iyi bayramlar olsun.
Çöpsüz üzüm gibi olmak ;
Bu duygu ile tanışmam ilk, babam yerine koyduğum dedemi 7 yaşında kaybetmemle başladı, ilk ölümle burun buruna geldiğim gün, salonun ortasında elinde bulmacasını çözerken babalar gününde kalp krizi yüzünden kaybettiğim dedem oldu, ardından karnım burnumda hamile iken henüz 53 yaşında kaybettiğim babam ve onun ardından iki sene sonra beni büyüten babaannemin ölümü. Sonra baba yarım, elinde büyüdüğüm küçük amcam. Hayatımın neredeyse yirmili yaşlardan otuzlu yaşlara kadar olan kısmında hep ölüm travmaları ve şokları oldu. Bu kadar sık ve üst üste sevdiklerimi kaybetmek hayata bakışımı değiştirmişti. Ölüm her yerde ve her zaman vardı, yaşam denen enerji anlamsızlaştı benim için, boşa mı her şey dedirten koca bir boşluk sardı içimi. Tüm bunlar yetmezmişcesine bir de evliliğimi kaybetmem çabası oldu, severek ve ağlayarak boşandığım adam benim için son ayrılık olacaktı.
Tüm bu yaşadıklarım beni sürüklemeye başladı evet rüzgar nereden eserse, çöpsüz bir üzüm gibi kalmıştım hayatta, bir başına. Bu üzünçlü, melankolik günler ruhumu öylesine hastalandırmıştı ki bedenimin o zamanlardaki gücüne şimdi hayranlıkla bakıyorum. Genç ve dolaşım hızlı iken insan her şeyin üstesinden gelebiliyor ama ruhu üşüyorsa ona çözüm bulunamıyordu. Bulamadığım soruların cevapları ile yürüdüm durdum. Cesaret benim göbek adım olmuştu, koyu kahve gözlerim artık kapkara bakıyordu yaşama. Sevdiklerimi kaybetme korkusu böylelikle kalbimin tam ortasına oturmuş, bilinçaltımın derinlerinde bir odada kilitli kalmıştı. Artık kilidi kırmak, içerideki küçük çocuğu aydınlığa çıkartma zamanı gelmişti.
Yıllar sonra Kırmızı Kestane Çiçekleri ile tanıştım, ihtiyacınız olan şifa siz yaşama teslim olunca, öfkesiz, hırssız yürekten isteyince, karşınıza geliveriyor.
Kestane ağaçları oldukça kıymetli ve frekansları güçlü ağaçlardır. Ruhumuza duygusal açmazlarda güç ve dirayet vererek sizin en hassas konunuza şifa yayar. Onu kullanmaya başladıktan sonra sevdiklerimi kaybetme korkumun nedenlerini kavradım. Geçmişe gitmek, orda bıraktığınız ağlamaklı çocuğun göz yaşlarını temizlemek gerekiyordu mızmızlık yapmak yerine, kurmaca dolu zihin senaryoları ile baş başa bırakmak yerine Kestane ağacının çiçeklerine kulak vermek en iyisi.
Dalga boyutu oldukça yüksek olan bu ağaç çiçekleri siz de oluşan kaybetme korkusunun frekansına yükselme getirir. Kavrayarak ve kendinizdeki bu korkuyu anlayarak yola devam edersiniz. Sonra çiçek frekansları size gün be gün öğretir bu korkuyu temizlemenin yolunu. Bir rüyanın içinde çocukluğunuzun odasında görürsünüz kendinizi, sevdiklerimizi kaybettiğimiz ve çok korktuğumuz o ilk günün rüyasına taşır çiçekler sizi. Bu Kırmızı Kestane Çiçeğinin görevidir.
Nazikçe sizi üzmeden, yaralamadan anlatır korkularınızın sebebini ve derin bir anlayışla onları kabullenmenizi sağlar. Çiçeğin ruhu ve mesajı bunu içerir.
Şimdi oğluma karşı duyduğum hassasiyeti bu çiçek özünü kullanarak dengeliyorum. Şüphesiz ki bu karanlık ve sabır dolu günlerimiz aydınlığa çıkacak ama şuurumuzu kaybetmeden, kalbimizi daha çok besleyerek. Yeme doyumsuzluklarımızı nefsimizi terbiye ettiğimiz bir dönem belki de.
Covid denen mikrobun hayatımıza getirdiklerine şuurla bakmak.
Bu aralar bu korku üzerine çalışmak isteyenleri Kırmızı kestane Çiçeklerinin sadece resimlerine bakmaya davet ediyorum. Çiçeğe odaklanarak, sırtınızı ve nefesinizi rahatlatarak bu çiçeğin resmine biraz yoğunlaşın, bakalım sizin de içinizde sevdiklerini kaybetmiş mutsuz bir çocuğun çığlığı var mı?
Sevdiklerimize sıkı sıkı sarılabildiğimiz bir bayram olsun…