“Aklımda tutarım,” dediğiniz her öğüt orada takılı kalır; onları yüreğinize indirmelisiniz çünkü eylem akılla yürek bir olduğunda gerçekleşir.
Ben buna “ruhunu beklemek,” derim ki bazı öğretiler buna “hal etmek,” diyor yani bir düşüncenin davranışa dönüşmesi için önce onun duygusu gelmelidir.
Bu anlamda hisler için fikirleri eylemlere dönüştüren köprüler de diyebiliriz; onlar olmadan -güvenli ve kendinizden emin olarak- iki yaka arasında yolculuk yapamazsınız, öyle değil mi?
Evet, mesela arada deniz varsa, yüzebilirsiniz, tekneye binebilirsiniz ancak bu yollar sizi hemen hedefinize ulaştırmayabilir; bu yoldan giderseniz boğulabilir ya da akıntıya kapılabilirsiniz.
İyisi mi siz ruhunuz gelene kadar sabırla bekleyin ve bu süreçte bu fikri kimseyle paylaşmayın; ketum kalın ki kimse sizi yolunuzdan alıkoymasın.
“Kimseyle paylaşmayın,” diyorum çünkü eğer birilerine söyledikten sonra o fikri hemen eyleme dönüştüremezseniz motivasyonunuz strese dönüşür; hele ki insanların düşünceleri sizin için fazlasıyla önemliyse bu durum size altından kalkamayacağınız ağır bir yüke dönüşebilir.
“Ha o mu? Boşver, söyler söyler ama yap(a)maz,” lafını duymak bazı insanlara hiç iyi gelmez; onları tamamen eylemsiz kılabilir, istek ve arzudan düşürebilir.
Evet, eğer dışarıda olan bitenden, insanların düşünce ve söylemlerinden kolayca etkilenen biriyseniz bu işin sonu insanların size güvenmemeye başlamasına kadar gidebilir; en azından bu size böyle yansır ya da öyle zannedebilirsiniz.
Dediklerimi yapın; bakın sonra neler oluyor?