Gerçeği söylüyorum, yalana dönüşüyor. Özgürlük ve adalet getiriyorum, elimde kırbaca dönüşüyor. Yaşam vermek istiyorum, ağaçlar kuruyor. Konuşuyorum, dudaklarım iki ateş parçası!
yüreğinin yangınını canlı tutmak zordu,
okur her bir sözcüğün yalnızlığında üşüyordu.
Cümleler karanlık, umutsuz, yardımsız, geleceksiz ya da ölümlüydü.
Apartman dairelerinin müebbet mahkumları, kendilerini “F Tipi” odalarına kilitlediğinden beri, düş ile gerçeğin sislerinde nefes darlığı çekmekte, boğulmaktadır.
Okurunu arayan yazarın tek özgürlük tesellisi yazdığı devrik cümlelerdir.
Gulyabani düşleri bölmekte mastürbasyon saatlerini ve korku ejderha gibi abanmaktadır tüm imgelere.
Hava, kaynamış bir yumurtanın sert kabukları gibi kırılmakta ve içinden sarı pişmanlıkları sızdırmaktadır.
Sokak lambalarının patlayan ampullerinin altında aşk dilerken bir evsiz, hain bir suskunluğun penceresini aralayarak bile girmek istemediğimiz, görmediğimiz dünyada, kin gütmekte midir her bir insanın özgül ağırlığına? Yalnızlık şarkılarını bağırırken köpek çeteleri, karşı koyabilecek misin asi şiirlerine ozanların?
Caddeler tombul bacaklı, mini etekli kızlarla doludur.
Yani hep fiyaka!
Neşe. hareket, güzellik ve otomobiller…
Medeniyet diyorlar buna!
Oysa tembellik, yozlaşma, hastalık, ölüm, kusmuk, sümük doldurmakta gecelerin karanlığını.
Yetim çocuklar umut dolu rüyalarından uyandırılmakta, büyüklerin kirli oyunlarına oyuncak edilmektedir; gece örtebilir mi masumiyetin katillerini?
Gecelerin yıkılıp, devrilmesini şafak kızılı umutların üzerine yazmayı, hangi yazar başarabilecektir?
Kaosu erdem sananların sahte cennetinde, insanların koştuğu yön neresidir?
Hedef nerede?
Sevincini ve kederini gökyüzüne haykırabileceği bir ünlem de;
gecenin uğursuz sessizliğine söylenen kapkara aforizmaların büyüsü lanet suskunluklara gömülmektedir sadece.
Siz gerçekten sevdiniz mi hayatı?
Gerçeği söylüyorum, yalana dönüşüyor.
Özgürlük ve adalet getiriyorum, elimde kırbaca dönüşüyor.
Yaşam vermek istiyorum, ağaçlar kuruyor.
Konuşuyorum, dudaklarım iki ateş parçası!
Aşksız kentin aşık kadınları töreye kurban gidip, küçük kız çocukları gerdek gecelerinde intihar provaları yaparken, bebekler meme yerine kurşunlara açarken ağızlarını, papatyaların barikatlarda açması olası mıdır? Tutanaklarda, sayı ve isim olarak kalacak kimliksiz, ıssız bir ülkenin çocuklarına umut çok mu uzak?
Hiç’lik Penceresi: Bayram SARI
indigobayram@gmail.com