Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Sosyal Sevda

sosyal medya spsyal sevda

Eskiden, öyle çok da eskiden değil ama mesela 20. yüzyılın sonları, yeni milenyumun başları kadar eskiden, dolayısıyla ortada henüz sosyal medya denen araç yokken insanların sevgi anlayışı bugünkülere göre çok farklıydı. Önceki neslin sevgi anlayışı bir nebze de olsa hala sürüyordu. İnsanlar uzak mesafelerde, mektupla veya telefonla haberleşerek aşklarını koruyabiliyordu. O dönemi yaşayabilenler için güzel zamanlardı.

Tüfeğin icadıyla mertliğin bozulması gibi, sosyal medyanın icadıyla da aşklar bozuldu. Sadece aşklar değil, aşıklar da bozuldu. Sosyal medya artık boşanma sebebi haline bile geldi. İşin kötü tarafı; sosyal medyanın sebep olduğu boşanmalarda konu aldatmaktan ibaret değil. İnsanlar yaşadıkları anın kıymetini bilmez hale geldi. Her şey “biri” görsün, “biri” beğensin diye yapılıyor artık. Ne kadar çok “like” o kadar çok mutluluk haline geldi. Artık neredeyse kimse nitelikle ilgilenmiyor. Dışarıdan gelen tepkiye göre şekil alan insanlar için bu durum bir felaket. Yetişkin bir insanın günde ortalama 60 kez telefonunu kontrol ettiği ve bu kontrollerin çoğunluğunu da sosyal medyanın oluşturduğu bir ortamda, anksiyete bozukluğu ve depresyon vakalarında da artış kaçınılmaz hale geldi.

Sosyal medya kişileri bozarken, ilişkileri bozmaktan da geri durmadı. Artık sevgiler sadece “göstermek” için yaşanıyor gibi. Çoğu kişi itiraf edemese veya hiç farkında olmasa bile ilişkilerine “bak benim sevgilim bana ne aldı”, “bak biz sevgilimle ne kadar da mutluyuz”, “bak sevgilim beni nereye götürdü”, “bugün sevgilim bana sosyal medyadan üç milyar kez ‘seni seviyorum’ dedi” gibi düşünceler hakim. Sosyal medyada yaşanmayan aşk, yaşanmış sayılmıyor, taraflardan biri kendini değersiz hissetmeye başlıyor ve sonuç felaket oluyor. Bu durum, kişilerin birbirini çok hızlı tüketmesine yol açtığı gibi, eskilerin mektupla bile yaşadığı aşkların yaşanmasını imkansız hale getiriyor.

 

Öncelikle yapılması gereken, kişinin değerini başkasının düşünceleri değil kendisinin belirlediğini hatırlamaktır. Yüzlerce “selfie” çekip sosyal medyada “like” avcılığını, el alem ne der, ne düşünür, neyi beğenir, diye düşünmeyi bir kenara bırakmak gerek. Doğada hiçbir canlı diğerinden güzel olmaya çalışmaz; kendi güzelliğine odaklanmıştır, olduğu haliyle güzel ve biricik olduğunu bilir. Hiçbir çimen diğerinden daha uzun olmaya çabalamaz. Kendi değerinin farkına varan insan, sosyal medya etkisinden de arınacaktır. Sosyal medya etkisinden arınmak insana, özünde sahip olduğu özgürlüğü geri verecektir. Bu özgürlük ise iki insan arasındaki sevgi bağını daha da güçlendirecektir; aralarındaki mesafe ne olursa olsun…

Exit mobile version