Stres Kontrolü
Stres, bedenimizin dışardan gelen bir etkiye verdiği savunma içeren doğal tepkisidir.
Stres oluşumu, beynin amigdala bölgesinin verdiği savaş veya kaç tepkisi ile ortaya çıkmaktadır.
İlk insandan bu yana devrederek gelen, bir refleks davranış şeklidir.
Ortaya çıkış şeklinin doğada korumasız olan ilk insanların, vahşi bir hayvanı gördüğü sırada ondan korkması ile gelişim gösterdiğine inanılmaktadır.
Günümüzde stres sözünü duyduğumuzda hemen zihinde olumsuz bir imaj oluşmaktadır.
Stresin varlığını sadece olumsuz bir durum olarak açıklamak yanlış olur.
Bireylerin ve toplumların gelişmesinde önemli bir etken olmuştur.
Bireyler zor durumda kaldıklarında daha yaratıcı duruma geldikleri bilinen bir davranış şeklidir. Bu durumda kişinin bir rakibinin olması bu rakibin yarattığı stres, varlığını sürdürmek adına gelişim fırsatıdır. Bireyin yaşadığı bir problemin stres etkisinden kurtulmak için göstereceği çaba ile ulaştığı gelişmeler stresin olumlu yanları olarak örnek verebiliriz.
Sürekli olarak birey kendisine yönelik davranışların etkisi ile stres’ e giriyorsa burada; Birazda kişinin olayları algılayış biçiminin de sorgulaması gerekiyor. Mükemmeliyetçi bir kişilik özelliği varsa bu durum daha çok stres yaşanmasına neden olabilir. Mükemmeliyetçilikte; Herkesi mutlu etmeye çalışan bir durum içerisinde olma davranışı doğal hale gelir. Her şeyi siyah veya beyaz olarak iki uçlu şekilde değerlendirir durumda olunur. Karşı tarafın davranış ve yaklaşımları ile ilgili “–meli, – malı” şeklinde biten kalıp düşünceler vardır. Bu düşünce kalıplarına göre değerlendirmeler yapılır. Ortamın kontrolünün sağlanma arzusu her şeyin üstündedir. Bu açıdan “anı yaşama” kaçırılır. Stres ile birlikte nefes alış verişler hızlanır. Kan basıncı artar, kaslarda gerginlikler oluşur.
Oysa ki herkesi memnun etmek imkansızdır, diğerlerini memnun etme gayretinde olunsa bile diğer insanlar böyle düşünmezler. Hayatta her şey ya siyah ya beyaz değildir. Daha orta bölgede yer alan gri renk tonundadır diyebiliriz. Bulunulan ortamlarda her şeyi kontrol etme arzusu mutsuzluk sebebidir.
Tüm bu yanları yöneten yanlar ise; İç dünyada ki neşeli çocuğa sırt dönülerek her şeye eleştirel ve ciddi bir yetişkin yanın istekleridir. Ya da üzgün ve kırılgan bir çocuğun alıngan yaklaşımlarıdır. İçimizde ki mutlu çocuk ve sorumluluk sahibi ebeveyn yanı ortak hareket ettiğini mutlu anları daha çok yaşama imkanı olacaktır. Bu iki yanımızı yöneten ise bilişsel psikolojinin kurucusu Aaron Beck’ in kuramı olarak; bilinçaltında kayıtlı üç temel inanca dayanmaktadır. Üç temel inanç; Ben yeterliyim, Ben Değerliyim ve Ben Seviliyorum olarak açıklanmıştır. Bu temel inançların olumsuz kayıt oluşumunda ise yukarıda ifade edilen “olumsuz iç dünyadaki çocuk yanları” ortaya çıkmaktadır.
Stres karışışında bizim algılama bicimizi değiştirecek iki uygulama ile bu durumlar ile başa çıkabiliriz.
1-) Bir ortamda sizi rahatsız eden bir konuşmamı geçti, bedeninizde stres etiklerini hissetmeye mi başladınız? “Bu sözlere ben gülerim” diyerek gülebildiğiniz kadar gülmeye başlayın. Stresin bedeninizde ki etkisinin azalarak gittiğini fark edeceksiniz.
2-) Nefes alış ve verişlerinizi takip etmeye başlayın. Bir saniyede aldığınız nefesi karnınızda doldurun ve aldığınız bu nefesi iki saniyede yavaşça verin. Bu uygulamayı on kez tekrar edin. Tüm bireyler bebekliğinden itibaren diyafram karın bölgesinden nefes alıp vermeye başlar. Daha sonra birçok kişi bu bölgeden nefes alış verişini unutur. Yavaş alınan nefes hemen verilmeye başlanır. Bu durum ile ilgili farkındalığı kazanıp bebeklik haline dönen stres etkisini azaltmayı başarabilmektedir.
MURAT SÖKER
www.renkpsikoloji.com