Dışarıda olan her şey, içeride olanın bir yansımasıdır. Dersleri ve sınavları belirleyen, insanın kendi içinde tamamlaması gerekenlerdir.
Sabretmekte zorlanan bir insan, kendisinin sabrını sınayan deneyimler yaşar. Yaşanan deneyim, sabır sınavını daha önce vermiş birisi için sınav gibi bile gözükmezken, aynı deneyim sabırsız birisi için oldukça zorlayıcıdır. Sabrını sınayan kişilere ve olaylara karşı bir tavır olarak insan; kişilerin yavaş, olayların ise zorlu olduğu konusunda şikayet edebilir, onları yargılayarak ve suçlayarak kendine bakmayı reddedebilir. Böylelikle bir başka deneyimde farklı kişiler ve olaylar aracılığıyla aynı dersi tekrar etmek durumunda kalır. Deneyim aracılığıyla, içindeki yansımaya bakarak kendi sabırsızlığının farkına varabilen insan ise sadece dersinin farkına varmakla bile kendi içine doğru yol alır.
Kendisiyle olan ilişkisinde öz sevgiyi hissetmekte zorlanan bir insan, başkalarıyla olan ilişkilerinde de sevgi ihtiyacını sınayan deneyimler yaşar. Hem aile ilişkilerinde hem arkadaşlıklarında hem de diğer ikili ilişkilerinde, yeterince sevilmediği hissini yaratan olaylarla karşılaşır. Kendisine yeterince sevgi göstermediğini düşündüğü kişilerden daha fazla sevgi talep etmesine rağmen bu talebi karşılanmazsa, o kişilerden uzaklaşarak ona daha fazla sevgi göstereceğini düşündüğü kişilere yönelebilir. İçerideki öz sevginin yaratılması ihtiyacına karşılık olarak sevgiyi bu şekilde dışarıdan temin etmek işe yaramayacaktır; çünkü insan öz sevgiyi kendi kendisine vermedikçe kişiler ve olaylar değişmesine rağmen ihtiyacın kendisi giderilemeyecektir.
Aç bir insanın, kendi evindeki malzemelerle kendi zevkine göre yemek pişirip doyabilecekken başkalarından sadece su talep edip açlığını bastırmaya çalışması gibi; öz sevgiye ihtiyacı olan bir insanın başkalarından sevgi talep ederek sevgi açlığını bastırmaya çalışması da doyumsuzlukla sonuçlanacaktır.
Sevgiyi dışarıdan temin etmek yalnızca alttaki asıl ihtiyacı bastırmaya yönelik geçici bir doyum sağlar. Kendisinden sürekli sevgi talep edilen kişiler, belli bir zaman sonra verme sınırının sonuna gelerek sevgide verici olmayı reddederler. Sevgi talebine karşılık ret cevabı alan insan, karşısındaki kişinin sevgisizliği ve zaman içindeki değişimi konusunda şikayet ederek kendine bakmayı reddedebilir; fakat bu deneyim aracılığıyla kendi içindeki yansımaya bakarak asıl ihtiyacının farkına vardığında sevgide dışarıya bağımlı olmadığını idrak ederek öz sevgiye doğru yol alır.
Deneyimin kendisi, içeri bakış ve farkındalıkla anlayış için yalnızca bir araçtır. İnsan anlayışa eriştiğinde, deneyim önemini kaybeder ve geriye sadece ondan yaratılan anlayış kalır.
Tecrübe edildiği süreç içerisinde acı, üzüntü veya mutsuzluk gibi duygulara sebebiyet vermiş olan bir deneyim, insanın oluş halinde anlayış olarak bir sıçrama yaratmışsa, geçmişe dönüp deneyim hatırladığında geçmişteki duyguların kendiliğinden kaybolduğu görülür.
İstenmeyen duygu anlarını yaratan, insanın deneyimi henüz idrak edememiş olmasıdır. İdrak oluştuğunda deneyimle alakalı duygular da değişime uğrar. Geçmişe dair negatif hislerin yok olması için geçmişteki durumun değişmesine ihtiyaç yoktur, durumun algılanmasında değişime ihtiyaç vardır.
Geçmişte maddi zorluklarla karşılaşmış birisi, o dönemde bu durum hakkında umutsuzluk ve acı hissederken, bugünden geriye baktığında aynı durumu farklı hislerle hatırlayabilir. Bu anlayışı edinmesi için, bugün zenginliğe ve bolluğa ulaşmış olmasına gerek yoktur. Maddi imkanlarında herhangi bir değişiklik henüz olmamışsa bile, geçmişten beri yaşamakta olduğu gerçekliği kabullenmesi ve bu konuda kendini kurban olarak görmeyi bırakması, insanın kendine duyduğu acıma hissini eritir.
Yaşadığı deneyim hakkında hissi değişen insan, isyandan kabule doğru yol alır ve geçmişten beri yaratmakta olduğu negatif alanı dönüştürmeye başlar. Kabule geçmesiyle birlikte, yokluğa isyan etmenin faydasız olduğunu idrak eder, hayatında var olan şeylere odaklanmaya ve olan için şükretmeye başlar, böylelikle daha çok bolluk için alan yaratır. Yoklukta kaldığı süreç içinde olmayan şeylere odaklandığı için kaybettiği şeylere bakan insan, kabul ve şükre geçtiğinde olan şeylere odaklandığı için kazandığı şeylere daha çok bakar. Kazandıklarına dikkat ediyor olma yoluyla, kendiliğinden, ona daha çok kazandıran eylemleri tekrarlamaya ve bolluğa geçmeye başlar. Bu dönüşümü yaşayan insan, henüz bolluğa geçmemiş olsa bile, zamanında yaşanmış zorlukları kendisinin oluş halinde sıçrama yaratmak için değerlendirdiğinden geçmişteki duyguları da kendiliğinden kaybolur.
Yenilenen anlayış ile birlikte duygular da yenilenir ve yenilenen insanla uyumlu hale gelir. İnsanla birlikte geçmiş de şifalanır. Anda kuvvetli olan duygu neyse, geçmişe de etki eder.