Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Zamanınız hızlı mı geçiyor?

”Bir hafta ne çabuk geçti!” diyerek, ardıl birkaç gününüzü, size tek bir günün toplamı niteliğinde hissettiren imajlarla yaşadığınızı düşünüyorsanız, zaman hızı yanılsaması ile karşı karşıyasınız. Bu yanılsama, çevremizdeki dünya ve deneyimlerimiz hakkındaki algımızla ve yaşlandıkça bu algının nasıl değiştiği ile ilgilidir. Algılarımız, zamanın, neden yaş aldıkça hızlandığını da açıklamaktadır.

Çünkü zamanın hızı; büyük ölçüde, zihnimizin ne kadar bilgiyi gün içinde emerek işlediği ile belirlenir, ne kadar çok edimsel ve algısal bilgi varsa, zaman o kadar yavaş geçecektir. Bu algı yoğunluğunu kaybetmemiz, çevremizdeki dünyanın sadece tanıdık bir yer haline gelmesi ile ilişkili olabilir. Ne kadar bildik olursa, buna dikkat etmeyi bırakırız. Sonuçta, yolda giderken binalara, sokaklara bakmadan geçeriz. Bunları daha önce binlerce kez görmüşüzdür, güzelliği veya bir sihri yoktur bize göre, hatta sıradan, solgun ve kasvetli gelebilirler. Çevremize ve deneyimlerimize bilinçli olarak dikkat etmeyi bıraktığımızda, zaman daha hızlı geçmiş görünebilir.

Dünya bizim için çok daha heyecan verici ve güzel bir yer olmaktan çıkıp, rutine döndüğünde, tüm deneyimlerimiz yoğunluğunu kaybettiğinde, dünyanın büyülü olarak idrak edilen anlarına da kapanmaya başlarız. Her türlü ayrıntıyı sürekli olarak algılayan çocuklar vardır; güneş ışığının camdan yansıması, uçuşan tozlar, su buharının izi, daha pırıltılı, daha fazla varlık içeren her bilgi, çocuklar için zamanı uzatır. Bir çocuk, görmediğimiz çok şeye dikkat edebilir, zaman onlar için yavaşken, yaş alanlar için hızlanıyor gibidir.

Yaş ilerledikçe, dünya o kadar tanıdık hale gelir ki, böylece algısal bilgi miktarımız her yıl azalır, zaman bize göre hızlanmaya başlar. Yaşlandıkça hayatlar giderek daha az yenilik içerecek, seneler geçtikçe, potansiyel yeni deneyimler hazinesi tükenmeye yüz tutacak ve yavaş yavaş, önceleri öğrendiğimiz deneyimler bize tanıdık gelecektir.

Yeni bir deneyimin, zaman algımızdaki ana faktörü, algısal bilgi ile çevremizden aldığımız izlenimlerdir. Bir yolculuk bize zamanı daha yavaş geçmiş gibi hissettirebilir. Kişiyi yenilik etkisine açacak bir hobi dahi, aklın absorbe ettiği gösterimlerin sayısını arttırır.

Pasif biçimde zamanımızı çeken şeyler vardır ve bunlarla sarılı durumdayız. TV seyretmek, bilgisayar oyunları oynamak, internette gezinmek. İşte bu olumlu gördüğümüz ‘akış’ durumları, negatif olarak, zamanın son derece hızlı bir şekilde geçmesini sağlar. Bunun nedeni, algı bilgisini azaltmaları ve dikkatimizi belirli bir nesneye daraltmalarıdır. Yavaşça ve dikkatlice yaşamak daha olumlu etkiler sağlarken, acele etmek; kişiyi şimdiki zamanın dışına itecek, hızla geleceğe koşturacaktır. İşler veya randevular için yarım saat erkencilik payı bırakmak, acele etmeyi engeller.

Eğer, şimdiki zamanda daha fazla zaman geçiriyorsak, kendimize pozitif bir akış ve adsorbe imkanı tanımış oluruz. Bu, duada veya meditasyonda da deneyimlenmiştir. Dikkatimizi uzunca bir süre için, belirli bir noktaya odaklarken; zamanın yavaşça geçtiği yeni bir bilinç durumuna kayma olasılığımız yükselecektir.

Aslında psikolojik bağlamda, yeni ortamlara ve deneyimlere maruz kalındığında, zaman daha yavaş geçiyor hissi verir.  Yeni deneyimler, daha fazla bilgi almamızı sağlar. Eğer dikkatimiz küçük bir odağa daralırsa, çevremizdeki bilgileri engellemiş oluruz. Gerçekte yaşlandıkça zamanın hızlanması mümkün değildir. Bu durum, belli bir dereceye kadar, yaşamlarımızı nasıl yaşadığımıza ve deneyimlerimizle nasıl ilişki kurduğumuza bağlıdır.

Exit mobile version