İstemli ya da istemsizce ne kadar çok yargıladığımı fark ettim. Doğru, yanlış, iyi, kötü. Meğer ne kadar da yanılmışım. En son ne zaman şaşırdığımı hatırlamadığıma göre bu son derece sıkıcı yargılamalardan da kurtulmam gerektiğini anladım.
Çok sevdiğim Dogville filminden bir kesitle: “Size kötülük edenleri mazur görmek, onlara anlayış göstermek, onların içindeki şeytanı ancak besler, büyütür. Affetmek belki de o insana yapabileceğiniz en büyük kötülüktür.” Haklı olduğunuz konularda duruşunuzu bozmayınız. Sırf kabul görme adına hafifliğinizden olmayın. Sonunda iyilik kazanacak. Affederek haksız insanın içindeki şeytanı azdırmayın. Günümüzde melek insanların içindeki şeytanlar bile azmaya yer arıyorken şeytanların gücünü arttırmayalım.
Her şeyi affedelim affedersek hafifleriz kalıbını kendi içimde alıp kabul ederim. Ama zaten affettiğimizde içimize düşen hafiflik ya da ağırlık bize tüm gerçeği söyleyecektir. Her zaman iç sesinizi dinleyin. Sadece affedip affetmeme meselelerinde de değil, karşı karşıya kalmış olduğunuz durumlarda da böyle davranın.
Mesela geçenlerde bana orta yaşlarında eli ayağı tutan sağlıklı bir kadın: “para istemiyorum bana ‘yumurta yoğurt al” gibi inandırıcı cümlelerle içinde bulunduğu şartların vahametinden bahsederek yardım istedi. Geri çevirmek istemedim. Ama enerjisi çok da hafif değildi. Yine de markete girdim. İstediklerini aldım. Alır almaz azgınlığa geçti. Ondan da istedi bundan da istedi bir sürü şeyi attı sepete. Artık emindim. Ona yaklaştım ve dedim ki: Senin içinde bulunduğun koşullara benim gönlüm razı. Sen burada kal diyerek çıktım. Çıktığımda bu bana ağır gelmedi. Sadece sağlamasını yapmıştım.
Bu bir örnek. Güzel düşünceleri doğruyu iyiyi güzeli her zaman alalım, kabul edelim. Uygulama alanında ise bize hafif hissettirip hissettirmediğine bakalım. Her konuda, durumda ve yaşayışta hafiflemek ve hafifletmek temel amacımız olmalı. Dünya ancak böyle yaşanılabilinir.