Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Kurumsal Yogiler

Uzun zamandır kafamda olan bir yazıydı bu. Açıkçası bir yanım birilerini kırar mıyım düşüncesiyle epey erteledi bu yazıyı. Ancak yok, yazmalıyım, zira “kurumsal” arkadaşlarımın arasından bana alınacak kimse olmayacağını hatta daha ziyade, alınan olursa da gelip benimle konuşacak kadar samimiyetimi bileceğini düşünüyorum, en azından öyle umuyorum

Birkaç aydır bir grup arkadaşla yoga sohbetleri yapıyoruz. Bu muhteşem etkinliği düzenleyen arkadaşım kurumsal hayatın içinde olduğu için gelen insanların çoğunluğu da kurumsalda çalışan, tatlı insanlar. Gruptakilerin çoğu hemen hemen tüm beyaz yakalıların gittiği o meşhur havalı yoga stüdyosuna gidiyor ve yine çoğu orada yoga hocalığı eğitimi almış.

Aylardır bu arkadaşları istemsiz bir şekilde gözlemliyorum. Sanki şöyle bir şey var, kurumsalda çalışıyorsan, plaza insanıysan, hayata bir “B planı” ekleme ihtiyacı hissediyorsun ve bu B planı ekseriyetle ya “Yaşam Koçluğu” oluyor ya da “Yoga Hocalığı”. Bunu bir kaçış planı gibi hissediyorum.

İşin ilginç yanı, bir önceki yoga sohbetinin konuğu, gelen konuşmacılar arasında ilk defa kurumsal geçmişi olmayan bir yoga hocasıydı. Gruptakiler uzunca süre nasıl olur da kurumsalda çalışmaz, acaba hayatla mücadelesi eksik mi, hayatla savaşmadan yogayla sevişilir mi babında epey sorguladılar. Sonunda da adamın hayat felsefesi grubun çoğunluğunun içine sinmedi. Çünkü o savaşmamıştı onlara göre, yoga hocası dediğin önce bir kurumsalda çalışmalı, günde 17 saat sevmediği bir işi yapmalı, sonra eğitimler alıp kalınca bir CV hazırlamalıydı.

Son 1 yıldır yoga hocalığı yapmıyorum ve kalbimin bir yanı sanki eksik. Yogaya ilk başladığımda sevdiğim aile şirketimde çalışıyor, rahat bir hayat sürüyordum. Yoganın bedenimi ve ruhumu şifalandırması üzerine bunu şirketteki arkadaşlarıma bilinçli bir şekilde aktarabilmek ve yogayı daha iyi öğrenebilmek için yoga hocası olmuştum. Hiçbir zaman tam zamanlı bir yoga hocası olmadım, olamadım. Olsam belki daha iyi olurdum, bilemiyorum. Ancak şunu biliyorum, yoga hocalığı bir kaçış, bir B planı olmamalı. Yoga hocası bir yanıyla kendini ona adamalı. Haftada 1 gün ders verirken dahi çok samimi söylüyorum ki haftanın 7 günü aklım, kalbim ve bedenim yogayla idi. Her daim kendimi geliştirmeye çalıştım. Bir gün işimden sıkılır da hocalık yaparım diye değil, her şeyden önce yoga yapmak beni şifalandırıyor diye ve elbette paylaştığım insanlara daha fazla yararım dokunsun diye.

Kurumsal hayatım hiç olmadığı için belki de pek algılayamıyorum plaza insanının yogayla ilişkisini… Ancak yoganın felsefesine hiç uymayan bu “bizimle aynı yoldan geçmeyen bizden değildir.” Zihniyetini de hiç içime sindiremiyorum. Yoga artık sadece havalı stüdyolarda, en pahalı ve son moda “yoga kıyafetleri” ile yapılan, 500 TL’lik yoga matlarının havalarda uçuştuğu, full makyaj ve fönlü saçlarla yapılan bir sirk gösterisine dönüşüyor diye abartıyor olabilir miyim? Belki…

Siz yine de sizden olmayanı yargılamayın. Yoga birleştirici olmalı, ayrıştırıcı değil…

Exit mobile version