“Sabahın, rüyalarda önceden yaşanmış bir ânın yankısı olduğu bir evrende yaşıyorsak, o halde şu an içinde bulunduğumuz zaman hangi sabahın, hangi rüyanın izdüşümü?”
Uyandığım an, her şey gerçekmiş gibi hissettiriyor. Oysa bazen, daha önce rüyamda yaşadığım bir ânın içine düşmüş gibi olurum. Bu bir dejavu mudur? Yoksa sabahlar, yalnızca rüyaların bir yansıması mı? Bilmiyorum!
Sabah gerçek mi, yoksa benim seçtiğim bir olasılık mı? Zamanın doğrusal olduğu fikri, Newton fiziğinin bir mirasıdır. Ancak Einstein’ın izafiyet teorisi, zamanın mutlak olmadığını gösterdi. Bir gözlemcinin hızına ve çekim alanına göre zaman yavaşlayabilir veya hızlanabilir. Bunu nereden mi biliyorum? Açıkçası bir ara çok fazla kafayı takmıştım, Einstein’in e=mc2 formülünü anlamaya. İçinde olduğum yaşam döngüsü, zaman ve rüyalar kendi içimde farklı kırılımlar yaratıp, beni sihirli bir boyuta taşıyordu. En çok da rüyaları merak ediyorum şu sıralar. Neden rüyalar? Rüya gördüğümüz sırada zaman algımız değişir. Kimi zaman saniyeler süren bir rüyada günler yaşarız, kimi zaman uzun sürdüğünü sandığımız bir rüya aslında birkaç dakika içinde tamamlanmıştır.
Rüyada zamanın bu kadar değişken olması, onun izafi doğasını mı gösteriyor? Belki de uyku sırasında zihnim, sadece beynimizin içsel bir üretimi değil, evrenin çok daha geniş bir zaman-mekan ağına bağlanmasıyla işliyor. Burada Hawking’in zaman hakkındaki görüşleri geliyor aklıma. O, kara delikler ve olay ufku üzerine çalışırken, zamanın aslında doğrusal olmadığını, bazı durumlarda bükülebileceğini ve hatta geriye doğru akabileceğini öne sürmüştü. Bunu bir başka fizikçi olan Michio Kaku’da farklı bir şekilde anlatmıştı. Şimdi bu isimlere bakınca, YouTube ne güzel bir şeymiş dedim.
Rüya gören bilinç, tıpkı bir kara delik gibi davranarak, zamanın farklı noktalarına açılan bir pencere mi oluşturuyor? Fizikte zamanın neden hep ileri aktığını açıklamaya çalışan en temel kavram entropi yasasıdır. Bunu da zamanında duyduğum termodinamiğin yasalarından öğrendim, 0,1 ve 2 yasalar… Üçüncü yasa var mı hatırlamıyorum? Ama orada en çok ilgimi çeken entropi idi. Entropi, bir sistemde düzensizliğin sürekli artmasını ifade ediyordu. Bu yüzden kırılan bir bardak kendiliğinden eski haline dönmez. Evrenin doğası gereği düzenli bir yapıdan düzensizliğe doğru evriliriz. Ancak rüyalarda bu kural ihlal edilir gibi görünüyor. Orada her şeyi yeni baştan yaratabilir, ortaya çıkartabilir, yoktan var edebilirsin. Aslında rüyada kendi varoluş hikayesinin tanrısı olabiliyorsun. Uçmak da buna dahil. Hatta okyanusu suyun altından yüzerek de geçebilirsin! İlginç değil mi?
Rüyalar, entropinin olmadığı veya tersine işlediği bir alan olabilir mi? Rüyada mekânlar, nesneler, zaman aniden değişebilir. Bir olayın nedeni-sonucu ortadan kalkabilir. O halde rüyalar, entropinin sıfırlandığı ya da geriye aktığı bir gerçeklik olabilir mi? Fizik bilimi rüyalara eğilmiş midir? Bak bunu da çok merak ettim şimdi. Orada başka bir boyut ve zaman düzleminde hareket edebiliyorum çünkü. Eğer evrenin entropik yapısı, bilinç için geçerli değilse, belki de rüya gören bilinç, entropiye tabi olmayan bir sistemin içinde çalışıyordur.
Rüya görürken aynı anda birden çok zamanda bulunmak, muhteşem bir duygu. Düşünsenize normalde görme, dokunma, duyma ihtimali olmayan biriyle sevişebiliyorsun. Onunla dünyanın en ulaşılmaz bölgesine tatile gidebiliyorsun ve bu olanların hepsi gerçek gibi. Kuantum mekaniğinde en çarpıcı olaylardan biri, bir parçacığın aynı anda birden fazla yerde bulunabilmesidir. Yani yataktayım, üzerimde yorgan var ve başım yastıkta ama ben o anda Galapagos adalarında dolanıyorum hatta orada Darwin’den izler bile görebiliyorum. İlginç değil mi?
Bir ara kuarkları da çok merak etmiştim. Oturup bu konuyla ilgili yüzlerce makale okumuş, onlarca video izlemiştim. Çift yarık deneyinde elektronlar, gözlemlenmediklerinde aynı anda iki yarıktan geçebilir. Ancak bir gözlem yapıldığında, tek bir konuma “çökerler.” Bu fikirden sonra olaylara gözlemci olmayı seçmiştim. Gözlemci olunca müdahale etmiyorsun gibi bir zan olabilir ama düşüncenin enerji boyutuyla olaylara yön verebiliyorsun, bunu da bir başka fizik teorisinde öğrenmiştim.
Atomun birden fazla yerde olma durumu rüya görme ile benzer olabilir mi? Rüya sırasında bilincimiz, birçok farklı olasılığı aynı anda deneyimliyor olabilir mi? Sabah uyandığımızda ise, tıpkı kuantum parçacığı gibi, tek bir gerçekliğe “çöküyoruz. Bu noktada kuantum dolanıklık kavramına da değineyim mi biraz? İki dolanık parçacık, aralarındaki mesafe ne olursa olsun, anında birbirleriyle bağlantı kurabilir. Birbirini çok seven iki kişinin arasındaki bağı böyle açıklayabiliriz. Eğer bilinç de kuantum mekanikleriyle çalışıyorsa, o halde rüya sırasında evrensel bir bilinç ağına bağlanıyor olabilir miyiz? Sabah uyandığımızda ise, bu bağlantı kopuyor ve tekrar gündelik gerçeklik algısına dönüyoruz. Sizce de garip bir döngü değil mi? Gerçeklik algımız her bir düşünce, teori ve fikirle sürekli olarak alt üst oluyor.
Eğer rüyalar sadece beynimizin ürettiği kaotik imgeler değilse, sabahları gerçekliğe döndüğümüzü nasıl bilebiliriz? Ya rüyalar, geleceğin, geçmişin veya başka olasılıkların birer yansımasıysa? Sabahlar, sadece rüyaların belirli bir gerçekliğe çökmesi midir?
Belki de yaşadığımız her sabah, sadece önceki gecelerde gördüğümüz rüyaların bir ortalaması… Eğer zamanın yönü sadece bir algıysa, belki de her gün uyandığımızda farklı bir olasılığı seçiyoruz. Yoksa seçim yapmadan içine mi düşünüyoruz? Bilemiyorum ki! Algılarımız bize çok farklı deneyiler yaşatıyor, bilincimiz bize bunların birer yanılsama olduğunu anlatmaya çalışıyor, ruhumuz (varsa) bütün bu deneyimlerden bir şeyler öğreniyor ve kalbimiz zihnimizin otoritesine boyun eğip, eylem sonuç ilişkisinde üzülüp kahrolmayı seçiyor. Rüyaların hüküm sürdüğü bir alemde yaşadığımızı da es geçmemeye çalışıyorum. Çünkü günlük rutinde deneyimlediğimiz şeylerle bir uçak icat edebileceğimizi zannetmiyorum. Onu bir düş ve bir rüya ile canlandırıp, rüyalar aleminden fiziksel boyuta indirebiliriz diye düşünüyorum. Rüyada yaşadığımız o bolluğu ve güzel adalardaki yaşam formlarını da kendi yaşam boyutumuza çekmeyi öğrendiğimiz gün, tüm fizik yasalarının ve düşlerin de sırrını çözmüş olacağız. Keyifli sabahlar olsun…