Jean Baudrillard’ın Simülasyon kuramına göre çağımızda imaj ve taklit gerçekliğin yerini almıştır. Toplumsalın sonunun geldiğini sembollerle, imajların gerçeklerin yerini alarak; gerçekle, gerçek dışının yer değiştirdiğini ve gerçekliğin artık sentetik bir şekilde üretilerek gerçekliğin yerini, hiper gerçekliğin aldığını iddia eder.
Çağımızın önemli Fransız düşünür ve sosyologlarından olan J.Baudrillard kuramıyla insan bilimleri alanında son yıllarda çok etkili olacak kitle zihni üzerine çarpıcı görüşler ortaya koymuştur. Teoriye göre modern toplumlarda taklitlerin toplumsal düzene egemen olduğunu ve gerçekliğin yerini simulakrumların (görüntülerin) aldığını söyler.
Baudrillard’ın verdiği çarpıcı örnekte; Birey televizyonda Sudan iç savaşını herhangi bir tuvalet kâğıdı reklamıyla aynı duyarsızlıkta izlemektedir. Televizyonu kapattıktan sonra Sudan’daki iç savaş devam etse bile onun için bitmiştir. İşte bireyin yaşadığı bu evren Simülasyon Evreni‘dir. Her şey görüntülerden ibarettir, cansızdır.
Artık her kavram televizyondan akmakta, insanlar teknolojinin onlara sağladığı bu rahatlık sayesinde herhangi bir şeyi derinlemesine düşünememektedir. İletişimi sağlamak adına yaratılan cansız kitle iletişim araçları kendilerine yüklenen işlevden, yani aracı olma konumundan çıkıp bağımsız bir kendilik haline gelmiştir. Günümüzde birey bu durumu çaresizlik içinde izlemektedir; her şeyin farkındadır fakat rahatlığından taviz vermek istememektedir.
Baudrillard’a göre Simülasyon Evreninin ortaya çıkışı 2.Dünya savaşının sonuçlarıyla bağlantılıdır. Zamanla iletişim ve hizmet sektörlerinin belirleyiciliği ve önemi sanayi ve tarım sektörlerinin önüne geçmiştir. Bu gelişmeler Batı toplumunda bir çeşit durağanlığa sebep olmuş ve Batı kendi ekseni etrafında dönmeye başlamıştır. Bu kendi etrafında dönüş süreci kavramların içlerinin boşaltılması sonucunu doğurmuştur.
Televizyon aygıtının yarattığı simülasyonlar, giderek gerçeğin yerini alıyor ve biz her şeyin bir kurmaca olduğu hissine teslim oluyoruz. Görüntü bombardımanı gerçek ile hayal arasındaki sınırları muğlaklaştırmakla kalmıyor seyircileri kanlı canlı insanlar olmaktan çıkarıp birer zombiye dönüştürüyor. Hayatın trajik yanlarını seyirlik bir duruma dönüştüren programları seyredenler bunların kurmaca ve gerçek dışı olduğu duygusuna kapılıyor.
Kurama göre, İletişim, sinema, reklam veya mimarlık alanlarında gerçek ve hakikat düzeneklerinin birbiriyle nasıl yer değiştirdiğine göz atmamız yeterlidir. Artık her türden sanatsal kaygı, iletişim tarzı, hakikat arayışı tüketmek için vardır. İletişim araçları artık iletişimsizliğin mükemmel bir örneğini sergiler. Anlam ve içerik boşaltılıp medya adlı boşlukta simule edilir. Çeşitli görüntü bombardımanıyla tüm olup bitenlerin yansıdığı ekranlarda her şey gizlenir, üzeri kapatılır.
Görüntülerin, taklitlerin, ekranın toplumsal düzene egemen olduğu ve gerçekliğin yerini aldığı bu dünyada fazla güvenilecek bir şey kalmamış, belirsizlikler egemen olup gerçeklik kaybolmuştur.
Baudrillard’a göre, daha çok bilginin, görüntünün daha az anlamın olduğu bir dünyada yaşanıyor.
Günümüzde her türlü iletişim aracı; televizyon, internet ve soysal medya ağlarının artan etkisini düşünürsek, 40 yıl önce ortaya atılmış bu kuramın ne kadar doğru noktalara temas ettiği ortaya çıkmaktadır. Son yıllarda internet, sosyal medya ve TV kitle zihni üzerinde o kadar etkili hale gelmiştir ki insanlar bazı haberlerin doğruluğunu düşünmeden, dayatılan görüntülerle, içeriklerle adeta bir akıl tutulması yaşıyor. Televizyon ve internet başında türlü şiddet içeren olay, savaş vb. birçok görüntüyü film seyreder gibi izler durumdayız. Bir taraftan bilinçleniyor algısıyla hareket ederken aslında bize dayatılan görüntüleri sorgulamadan, düşünmeden tüketmek davranışını sergiliyoruz.
Baudlliard’ın dediği gibi bu çağda her alanda bolca tüketim bir zorunluluğa dönüşmüş vaziyette. Tüketim bireyin özgür bir etkinliği olmaktan çıkmıştır. Şöyle bir irdelediğimiz zaman, bilgi dâhil dayatılan her şeyin alışıldığı üzere rahatlıktan ezbere, sorgulamadan, ihtiyacımız olmadığı halde tüketildiğini düşünürsek görüşlerine hak vermemek mümkün değildir.
İletişim araçlarının, giderek insanlar arasında iletişim kopukluğuna neden olduğunu her geçen gün daha iyi görmekteyiz. İnternetten, sosyal medyadan bilgi ve görüntü yağmuruna tutulan günümüz insanı en yakınındaki insanla bile yeterli iletişim kuramayacak hale gelmiştir. Tuhaf bir çağda yaşıyoruz. Tüm gerçekliklerimiz; kopyalarla, taklitlerle yer değiştirmiştir.
Umut edelim ki, İnsanlık Baudlliard’ın kuramında ifade edilen olumsuz gelişmelerin öneminin farkına varıp, üzerine düşen gerekli önemleri alsın. Çünkü teknolojinin bu kadar hızlı ilerlediği bir çağda bu taklitlerin, imajların hızla gerçekliğin yerini alması, insanları duygusuz formatlanmış bedenler haline getirerek bizi İnsan olma bilicinden, sorumluluğundan uzaklaştırabilir. Bizler insan olma yolcuğunda kendimizi bilmek, tanımak ve daha yüksek gerçeğimizi bulmak için buradayız. Bizi kendimizi bulmak ve inşa etmek adına her türlü sorgulamadan uzaklaştıracak dayatmalar, kitlesel zihin yönlendirmeleri varoluş amacımıza tehdittir. Çünkü bizler robotlaşarak, sisteme köle olmak üzere değil özgür iradeyle düşünerek, hissederek, çalışarak kendi gerçekliğine uyanmak ve anlamak için bu dünyadayız.