Bilgelerin ruhsal plandan aktardığı mesajları bizler dünya planından algılıyor, kendimize göre, işimize geldiği gibi yorumluyoruz; bence onca karmaşa, savaş, yıkım bu yüzden oluyor, dünyayı bu yüzden Cehennem’e çeviriyoruz.
Din kitapları da böyle yazılmadı mı? Dinler tarihine bakın; kitaplar aslında vahiy olarak tebliğ edilmiş yani yazılı değil. Her biri Peygamberler’in ölümünden sonra sözde izdeşleri tarafından kaleme alınmış.
Ne yazıktır ki bu anlamda Musa da, İsa da, Muhammed de aynı kaderi paylaşmış.
Düşünsenize, gelen vahiyler, anında yazılsaydı ve herkes tarafından kolayca anlaşılıp benimsenseydi, semavi dinlerde görülen, tarikatleri ortaya çıkaran fikir ayrılıkları olur muydu?
Sonra gelsin şeyhler, hacılar hocalar hatta gurular murular; mantar gibi bittiler, dünyanın da içine ettiler…
Peki Musa, İsa, Muhammed, gelen bu vahiyleri yazıp herkese duyursaydı, ne olurdu? Dışlanır, taşlanırlardı çünkü geldikleri dönemlerdeki toplumlar yeni fikirleri anlayamayacak ve onlara sert tepki verebilecek kadar cahil ve geri kafalıydı; o yüzden temsil ettikleri dini gizli gizli yaymak zorundaydılar. Ortada bir iz olması bile peygamberlerin hayatını tehlikeye sokardı çünkü cahil çoğunluk anlamında güçlüyse bu zulmü getirir.
Demem o ki Hallac-ı Mansur’un sonu gibi olabilirdi sonları. Hoş, onlar da bu uğurda az zorluk çekmemiştir.
İşte bu yüzden ‘örtünmek’ zorundaydılar…
Aslında işlerinin ne kadar zor, görevlerinin ne kadar tehlikeli olduğunu anlayabiliyor musunuz?
Ee, Einstein “inançları yıkmak, atomu parçalamaktan çok daha zordur,” diye boşuna dememiş.
Bana göre Peygamberlerin her biri gözüpek birer devrimciydi, o ruha sahip insanlardı çünkü onlar putperest beşere insanlığı, Tanrı ile birlik bilinci öğretmeye gelmişlerdi!
O nedenle seçilmiş olmalılar çünkü inanç devrimi yapmak, Einstein’in de dediği gibi, dünyada yapılabilecek en zor iştir.
O yüzden öyle her ‘guru’ gürültüye pabuç bırakmayın; her şeyi kaynağından araştırıp öğrenin…