Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Düşünce Parfümü

Bir parfümü özel ve kalıcı kılan şey içerisindeki esansları değil midir? Mesela benim tenim çiçeksi ya da odunsu kokulara uyum sağlarken; baharatlı ya da keskin bir kokuyu asla kabul etmez. Aynı şey düşüncelerimiz içinde geçerli olamaz mı?

Bazı düşüncelerimizde ağır bir parfüm gibi üzerimize yapışıp kalmaz mı? Öyle ki, çoğu zaman onlardan kurtulmak bile zorlayıcı olabilir. Kaldı ki aklımıza takılan, zihnimize düşer ve ardından da etrafımızı sarar. Tene uyumlu gelmeyen o parfüm kokusu gibi her yere siner ve kolay kolay da gitmez. Düşüncelerimiz -olumlu ya da olumsuz fark etmeksizin- duygularımızı da etkiler. Kimi zaman bir kaygı hâline dönüşür, kimi zamansa bir takıntı hâlini alır. Çünkü her insanın ruhu ve düşünce yapısı aslında bir parfüm şişesi gibidir. O şişeye damlayan her düşünce kişinin hayatını da etkilemektedir. Her tene uyumlu gelmeyen ve parfüme benzettiğim düşüncelerimizin diğer insanlarla arasındaki diyaloğu -fikir ayrılıkları dediğimiz şey- aslında bu yüzdendir.

Düşünce…

Düşündüm, taşındım, sorguladım ve zihnimde salıncak misali salladım. Paçalarından düşenler, hepimizin ortak bildiği ama aslında farkına bile varamadığı insan algısını temsil ediyordu. Belki de bu şekilde tasvir etmek istedim. Olamaz mı? Bence olabilir.

Zaman zaman bir kitabı okurken öyle bir cümleye denk geliyoruz ki, belki de günlerce aklımızdan çıkmıyor. Ruh boşluğumuzdan içeriye girerek; ayak tırnağımızdan saç telimize kadar bizleri etkilemiyor mu? Peki aynı kitabı bir başkası okuduğunda ne hissediyor? Belki hiçbir şey, belki de o cümle ona tamamen anlamsız hâle geliyor.

O yüzden insan bir ten’dir; düşünceler ise bir parfüm…

Küçük yaşlarda yaşadığım -ama bana göre büyük- bir anımı sizlerle paylaşmak istiyorum;

On altı yaşındaydım ve dershaneye gidiyordum. O yaşlarda insan daha çok sorular sormaya ve cevaplar aramaya başlıyordu ki, tam da o noktadaydım. Kanım deli gibi kaynıyor ve sürekli olarak düşünüyordum. Sıradan dershane günlerimin bir öğleden sonrası kantinde oturuyordum. Yan masada felsefe öğretmeni Murat Hoca vardı. Bizim sınıfta felsefe dersi yoktu ama üst sınıflara felsefe dersi veriliyordu. Murat Hoca genellikle derslere yetişmek için hızlıca kantinden geçip giderdi. Fakat o gün durdu ve gözleri bana takıldı. Yanıma gelip konuşmasını hiç beklemiyordum ama konuştu. Düşünceli bir hâli vardı ve sanki kafasında bir şeyler kurguluyordu. Biraz meraklı biraz da sıcak bir ses tonuyla; “Erken gelmişsin. Daha dersinin başlamasına iki saat var. Bir sorun yoktur umarım?” diye sordu. İlk başta afalladım ve ne diyeceğimi bilemedim. Ama sonra bir şeyler söylemeye başladım. Kitaplardan, düşüncelerden, hayat üzerine ne düşündüğümden bahsettim. Gözlerinin içi gülüyordu ve bir yandan da beni anlamak ister gibi derinlemesine bakıyordu. Bir süre sonra gülümsedi ve “Yarın felsefe dersim var, sen de gelmek ister misin? Felsefeyle ilgileneceğini hissediyorum. Birkaç sorum olacak, üzerinde konuşuruz.” Dedi. Nasıl heyecanlandığımı tahmin bile edemezsiniz. Neyse, ertesi gün olmuştu ve Murat Hoca’nın çağırdığı sınıfa gittim. Üst sınıflardan bir grup öğrenci vardı ve herkes Murat Hoca’nın sorularına dikkat kesilmişti. Bense arka sıralarda oturmuş, bir yabancı gibi sessizce dersi dinliyordum. Sonra birden gözlerini bana çevirerek sınıfta herkesin duyabileceği bir sesle, “Sana birkaç soru sorayım, bakalım ne düşünüyorsun?” dedi. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi oldu. Herkesin gözü benim üzerimdeydi. Sorduğu sorular basit değildi; insanın varlığı, hayatın anlamı üzerineydi. Bir an düşündüm. Kendimi o soruların içinde kaybettim ve bir şeyler söylemeye başladım. Dersin ilerleyen saatlerinde Murat Hoca sınıfa yönelerek bir soru daha sordu: “Sizce gerçek bilgiye ulaşmak mümkün mü?”

Bu soruya verilecek cevap yine kişinin kendi düşünce parfümüne yönelik olacaktır.

Herkesin teni gibi düşünceleri de farklıdır. Kimisi hafif ve uçucu fikirlerle mutlu olurken, kimisi derin ve ağır düşüncelerle beslenir. Ama ne olursa olsun her birimizin kendine özgü bir düşünce parfümü vardır.

 

 

Exit mobile version