Hepimiz bazen geleceğe dair bugünden gerçek mi değil mi bilmediğimiz konular üzerinden strese girer ve endişeye kapılırız. Kendimize ya da sevdiğimiz birine zarar gelmesi ihtimali hepimizi korkutur ve bu olmasın diye kendimizce koşulları etkilemeye ve bazen de kontrol etmeye çalışırız. Ama eğer ölçü kaçarsa bu durum takıntılı ve süregiden bir endişeye dönüşebilir.
Ölçüyü geri kazanmak ya gerçekten hayatı daha derin bir anlayışla kavramaktan (yani bilgeleşmekten) ya da zihnini bazı destekleyici düşüncelerle eğitmekten gelir. Örneğin ben kendime şunu söylemeyi severim: “Hayatta başıma ne gelirse gelsin bu daima başıma gelebileceklerin en hayırlısıdır.”
Şu tarz düşünceler de içsel dengeyi korumaya yardımcı olurlar: Ben hayata, Tanrıya, kendime güven duyuyorum. Hiçbir şeyi tümüyle kontrol edemeyeceğimi ve bu hayatta benim için de sevdiklerim için de acının var olduğunu biliyorum. Acizliğimin farkındayım ve hayatın böyle oluşunda bazen içinde iken göremediğimiz büyük bir hayır ve güzellik var. Bir şekilde seviliyor ve korunuyorum – ve sevdiklerim de öyle… Hasta da olsam, parasız da kalsam, ya da sevdiklerimden ayrı da düşsem, bu böyledir.