Daha önceki yazımda bizim dervişten bahsetmiştim sizlere dostlar. Kendisi çoğunlukla kendi halinde, sakin, gerekmedikçe etliye sütlüye karışmayan birisidir. Ancak haksızlığı gördüğünde ve damarına basıldığında bir anda aslan kesilir. Hülasa kurtla kuzu karışımı bir insan… Erkân-ı Dervişan (En üst mertebede yer alan dervişler topluluğu) mensubudur. Zaman zaman Erenler Meclisi’ne katılır. Akıl yürütür.
Kendisi uzun bir süredir kış uykusundaydı. Dünya’dan bi haber uyudu, uyudu, uyudu. Sonunda uyumaktan yorulup uyanmaya karar verdi. Uzun bir kış uykusunun arkasından gerinerek uyandı. Bitkin bir haldeydi. Saç sakal birbirine karışmıştı.
Deliler ve veliler… Delilerin ardı sıra gelir veliler… Veli ne demektir biliyor musunuz? Herhangi birine karşılıksız yardım eden, koruyan, dost olan kimsedir. Bizim derviş her iki konuda da marifetlidir bilesiniz. Elinden geldiğince uyarmaya çalışıyor insanları ama tabii ki bir yere kadar…
Allah’ın insanoğluna en büyük lütfudur akıl. Düşünme ve muhakeme yetisi. Doğruyu ve yanlışı ayırt edebilme. Ama aslında böyle mi gerçekten. Günümüzde en muteber akıl, kiraya verilmiş olandır. Menfaat sahiplerinin yanında en itibarlı akıl türü budur. Yani akılsızlık. Bedeli yüksektir. Hayatınızla bile ödeyebilirsiniz. İnsanlığınız yok oluşun eşiğindedir artık.
Kutsal kitapların ilk sözüdür “Oku”. Okudukça düşünmeye başlarsınız. İyiyi ve kötüyü algılama ve ayırt etme oranınız artar. Senin yerine başkaları düşünmeye başladığı an zaten iş işten geçmiştir. Kölelik düzeninin temelidir bu.
Hiç düşündünüz mü bu akıl bize niye bahşedildi. Bunu düşünmeyi becerebiliyorsanız eğer zincirlerinizi kırmaya başladınız demektir. Ha gayret. Olacak mutlaka… Aklınızı kullanmaya başladığınız an dervişin desteğine de gerek kalmayacaktır inanın.
Bu akıl size düşünesiniz diye verildi. Eğriyi ve doğruyu ayırt edebilmeniz için. Güzellikleri ve çirkinlikleri görebilmeniz için. Adaleti tesis edebilmeniz için. “Aklını kullanmak” deyimi genellikle aklını kötü emellerine alet edenler için sarf edilmiştir. Eğer ar damarınız çatlamışsa, kolay ve haram kazanç işinize daha çok geliyorsa bu deyim faaliyete geçmiş demektir. Aklınızı iyi yönde kullanıyorsanız zaten size söyleyecek hiçbir sözüm yok…
Bu arada güzel insanlar… Siz hala uyumaktan yorulmadınız mı’ İçinize bir ‘’kal’’ gelmedi mi artık? Ne dersiniz… Kış uykunuz daha ne kadar sürecek… Sıyrılın şu uyuşukluğunuzdan ve atın içinizden şu kahrolası kötülüğü… Uyanın artık dostlarım uyanın… İş işten geçmeden… Dedik ya bir musibet, bin nasihatten iyidir. Amma tabii ki musibet sizi yok etmediği sürece…
Bu arada bizim derviş platonik bir aşık ya. Aşkını aramak için yine yollara düşmüş…
Derviş: 3… Yollarda
Dörtnala giderken civan kıratın
Yelesinden süzülüp akan terde,
Serin yalnızlık alnıma değen.
Heybeme doldurduğum azık
Hep senin aşkın ıssız yollarda,
Kanarak içtiğim mataramdan.
Yaylalarda hep heybemden
Dökülende yine senin aşkın,
Topla kendini behey şaşkın.
Bir lokma kuru katık ekmek
Atarım daim ağzıma heybeden,
Rüzgârda uyanırım düşlerden.
Buz gibi içerim kar suyunu
Başımı soktuğum dereden,
Aşarım yolları karlı tepeden.
Gökyüzünün engin maviliğinde,
Yaşarım her hayatı haybeden,
Yankı mırıltısında ezgilerden…