“Teyzemin saçları nerede?” Kim, neden ya da nasıl sorar bunu? Hangi dram yan yana getirdiği sadece üç kelimelik basit bir cümleye böylesi yürek delici bir tını yükler? “Teyzemin saçları nerede?” Öyle bir soru ki gerçek olmaktan başka çaresi yok. Bir şiddetin yansıması olmaktan başka imkânı yok. Dünyada kadın olmak zor ama bizim coğrafyada daha zor.
Gazeteci yazar Ülkü Yağmur Ural, gerçek bir hayat hikâyesinden yola çıkarak yazdığı son romanı “Perdeleri Kapatma Anne”de giderek daha büyük bir yara ve sorun haline gelen “kadın cinayeti”ni konu alıyor. Başa gelinceye kadar gazetelerin üçüncü sayfalarında ya da sanal medyaların flaş haberlerinde dehşetle okunmanın ötesine geçmeyen bir olayı anlatıyor. İşte o olay başa geldiğinde o öldürülen kadının nasıl da birisinin annesi, kardeşi, ablası, başkasının evladı ya da teyzesi hâline dönüştüğünü gözler önüne seriyor.
Büyük bir dram bu. Öylesi bir dram ki aslında hiçbir anlatıda yeri yok, hiçbir anlatım üslubu yok. Ural da bence çok doğru bir seçimle yaşanan neyse onu yaşandığı gibi sergilemeyi tercih ediyor. Can almak, cinayet zaten o kadar vicdan yakan bir fiil ki ötesine geçmeden, okurun duygulanımını sömürmeden, ona fazlasını yüklemeden anlatıyor her şeyi. Bu sayede pek çok pencere açıyor okuruna.
Öncelikle bir cinayetin anatomisini çıkarıyor. Bir adamın kıskançlığının vardığı şiddeti, kadının kabullenişinin başkaldırısının önüne geçişini ve kendi sonunu hazırlayışını, bu şiddete tanık olan bir evladın tüm hayatına yayılan travmayı gösteriyor tüm yalınlığıyla. Bir an evvel koca iken bir an sonra katile dönüşen adamın ailesinin tutumunda, bir an evvel bir kadının ailesi konumundayken bir an sonra maktulün yakınları konumuna düşenlerin çırpınışlarında insanlığı, iyiyi, kötüyü sorgulatıyor.
Başkaları için anlık bir göz gezdirmenin ötesine geçmeyen o üçüncü sayfa haberinin kâbus gibi ortasına çöreklendiği hayatları, o hayatlar devam ettikçe toz tutmaya direnen o haber konusuna karşı her bir hayat sahibinin verdiği mücadeleyi konu ediyor. Teyzesinin uğradığı şiddetin benzerini yaşamamakta kararlı Ayşegül’ün gayretlerini, annesinin ölümünü an be an izleyen Güz’ün iyileşme çabalarını, kız kardeşini yakalayan hazin sondan koruyamayan Tülay’ın kendisine belki ceza belki hediye olarak verdiği Alzheimer’ı hikâye ediyor.
“Cinayetten sonra ne olur?”
“Bir kadın öldürüldüğünde kaç kadın ölür?”
“Bu travmayı yaşayan aileler nasıl etkilenir?” diye soruyor Ülkü Yağmur Ural anlatısına başlamadan hemen önce.
Yazarın cevaplarını kitapta yazılanlardan anlamak zaten mümkün, ancak ben yukarıdaki her bir sorunun ayrıca bir de okuruna has cevapları bulunduğunu düşünüyorum. Bu bakımdan eğer siz de kendinizinkileri bulmak isterseniz “Perdeleri Kapatma Anne”yi muhakkak okuyun derim.