İnsanın kendine gelmesi, kendini bilmesi için öncelikle kendi zannettiği kişiyi bulup ortaya çıkarması, tanıması ve onu dönüştürmesi gerekir; ‘ölmeden önce ölmek ve yeniden doğmak’ budur.
Yani reenkarnasyon tanımındaki gibi bir bedenlenme söz konusu değildir; bence bu mana alemini idrak edemeyen insanlar için ortaya atılmış o bir metafordur; ruh ve zihin gibi soyut kavramların ete kemiğe büründürülerek şekle sokulması, somut, elle tutulur hale getirilmesiyle ilgili bir olgudur ya da zaman içinde asıl anlamının kavranması için kurgulanmış bir hikaye…
Bu yüzden yeniden bedenlenme var zannedilir…ancak hayır; beden olarak sadece bir kez dünyaya geliriz.
Bence formül ve reçete budur; reenkarnasyon denilen olguyu bu şekilde daha kolay anlamlandırabilirsiniz.
Konuya bu yönden bakarsak, ölmeden önce ölmek, yaşam süreci içinde aynı bedende kalıp, her seferinde eski bilinçlerden ölüp yeni yeni bilinçlere doğmayı temsil eder; bu, yaşamın farklı evrelerine uyum gösterebilmek için gereklidir.
Bu ölümler ve doğumların sayısı kişinin gelişim sürecine göre farklı farklıdır; bu anlamda kendinden ölüp doğmak (dirilmek) birden fazla kez, onlarca hatta yüzlerce kez olabilir çünkü bilinç sonsuz ve sınırsız bir olgudur.
Bu konuyla ilgili olarak son olarak şunu söyleyebilirim ki bu rakam kişinin ne kadar genç ve yaşlı bir ruh olduğuyla ilintili olarak değişkenlik gösterebilir.
Öyle bir bilinç düzeyi vardır ki orada ruh yaşınızı dahi bilir duruma gelirsiniz; işte o an fazlasıyla keyif verir insana.
Bu durumda birine “Senin yaşın kaç?” diye sormak yerine “Ruhunun yaşı kaç?” ya da “Bilinç yaşın kaç?” diye sormak yerinde olacaktır.
Bana soracak olursanız, yaşlı bir ruh olduğumu biliyorum ancak kendimi kesin rakam verecek yetkinlikte görmüyorum; bunu hissedenler bana söyleyebilir.
Herkesin bir gün bu soruyu soracak bilince gelmesini dilerim…