Yuvaya Yolculuk Dergisi

Teslimiyetin sessiz bilgeliği

Çok isterdim bilmeyi, o atmosferi hatırlamayı çok isterdim. Bu dünya alemine gelmeyi seçtiğimiz anı anımsamayı çok isterdim. O kadar kısıtlıyız ki bazen düşünmekten, hayal etmekten, olasılık üretmekten zihnimin yoruluşunu ve pes edişini ve hatta bazen saçmalayışını fark eder buluyorum kendimi.

Teslimiyetin sessiz bilgeliği

Bazen düşlüyorum, gelmeden önceki Elest Meclisi‘ndeki halimizi düşlüyorum. Bütün ruhlar toplanmış, bölük bölük, ucu bucağı yok, hayalimde hep bir de bir karar mercii var orada bütün Ruhların etrafında toplandığı bir noktada. Herkes çok heyecanlı ve mutlu, evet benim perspektifimden mutlu Ruhlar görüyorum, kendinden emin. O karar merciin de sırası gelen Ruhlar gülümseyip, aşağıda bulunan dünyaya düşüyorlar, bölük bölük ama nasıl bir imgelemektir bu bilmiyorum, hiç de şaşmıyor. Hal böyle olunca isteyerek ve yüzde bir gülümsemeyle ayrılınca oradan, ee diyorum ki o zaman var bunun bir hediyesi.

Kusursuz işleyen bir ilahi planın parçası olmak dahi o gülümsemenin sebeplerindendir diyorum kendime. Bir güç geliyor tabi böyle düşününce. Ruhumun farkındalığıyla yaşamak beni dizginliyor. Ama ne zaman ki araya nefs girse ya da zihnimin oyunları kendini belli etmeye başlasa bocalıyorum. Asıl hakikat amacının unutturulmaya çalışıldığı bir düzenle baş etmeye çalışıyoruz her birimiz.

İlahi planın bir parçasıydı unutmak elbette. Ama hatırlatıcılarımızı da unuttuğumuz, görmezden geldiğimiz bir dünya yarattık kendi ellerimizle. Her şey o kadar hızlı olmak zorunda ki sanki. Hayatı kaçırıyoruz telkinleri her yerde! Yakalayamadık ki kaçıralım, bazılarımız hiç sahip olamadı ki!

Dünya alemine kendimizce amaçlar, anlamlar yükledik. Bir ilişki, iş, kariyer, ebeveyn olma alanı yaratmak ya da oluşturmak olarak ana amaçlar belirledik.

Sevdiğim bir kitapta şöyle diyordu; “Amacınız her şeyden önce burada olmaktır. Varlığınız dünyayı sizin göremeyeceğiniz bir şekilde değiştirdi. Siz olmasaydınız hiçbir şey şu an da ki gibi olmazdı”.

Evet biliyorum bazılarımıza göre de dünya sen olmadan da dünya diyecektir. Dünyanın varlığına bir etkimiz yok ama olasılıklarına etkimiz çok. Benim varlığımın getirdiği olasılıklar ile yokluğumun hatta belki de hiç var olmayışımın getirdiği olasılıklar elbette bir olmayacaktır.

Kitaptan alıntıyla devam ediyorum. “Bunu anlamak -varlığının değerini anlamak- önemlidir. Çünkü hayatta olmanın amacını belli bir iş ya da evde üstlendiğin roller olduğuna inanmaya başladığında ki bu rollerin hayatındaki süreleri dolduğunda ne yapacaksın? O zaman ne olacak?

Dibe batarsın çünkü büyük bir yanılgıyla bunun tek varoluş nedenin olduğunu düşünüyordun.

Bugünkü amacın en dip noktasına inen bir insana bir gülümseme sunmak dahi olabilir”.

Ne kadar naif bir amaç değil mi? Tam da ilahi bir amaca hizmet etmelik!

Tek kaynaktan var olan Ruhlar olarak eminim ki her birimiz her birimize tekamül yolculuklarımız esnasında yolculuğumuzu tamamlamak adına, rehberlik etmek adına tam da söz verdiğimiz gibi roller üstlendik.

Bazen bu rolleri de absürtleştirip asıl anlamdan, asıl olması gereken plandan çok uzaklaşmış bir insanoğlunun varlığını görüyor ve hissediyor gibiyim.

Bazen ise her şeye teslim olan bir yerden yakalıyorum hayata ve her şey olması gerektiği gibi diyorum, çünkü ‘Yaratılışta her şey yolunda’. Kusursuz ilahi plan en mükemmel şekilde işliyor. Bunu idrak edemiyor oluşum benimle alakalı, idrak edemiyor dahi olsam buna teslim olmak sanırım en güzel yer ve an.

Teslimiyetimin yanında nihai amacımı kendime hatırlatarak ilerlemeye niyet ediyorum. Bilinçli bir ben’e dönüşmek, bilinçli olarak kendimin en iyi versiyonuna dönüşmek.

Cemalnur Sargut‘un söyleşilerindeki bir cümleyle kapatmak isterim yazımı. O coşkulu ve samimi anlatımıyla şöyle der:

Yaratıcı her birimizi biliyor, ne olduğumuzu, nasıl kararlar verdiğimizi, her bir zerremizi zaten biliyor. Bu dünya alemi bizler için yaratıldı. Kul kendini bilsin diye, kendini öğrensin, kendi ile tanışsın, ne olduğunu görsün. Yaratıcısı zaten onun ne olduğunu biliyor. Ama sanırım en güzel tarafı da şu; bu halini beğenmez ise yaratılan bu dünya okulundan faydalansın dönüşebilsin diye yaratılmış bir dünya alemi var önüne serilen.

Tüyler diken diken değil mi?

Bana benim için yaratılmış bir dünya alemindeyim ve onu nasıl kullandığım yine bana kalmış. Bu alemde kendime değer vermeyi seçebilir, Yaratıcımı, hakikati unutmadan şükürle ilerleyerek bir okulda olduğumu anımsayıp ona göre bir yaşam çizebilirken, şikayetle geçen amaçsız bir ben’e dönüşme, bir yaşam yolu çizme olasılıkları da yine benimledir.

Çok ilginç, her şey o kadar çok ilginç ve tuhaf bir güzellikte ki…

Nihan Günay

 

Yazar

Exit mobile version