Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Mirasın hükmen reddi davası

3 aylık hak düşürücü süre içinde reddilmeyen miras, başka bir yol ile red edilebilir mi?

Medeni Kanunun 599. Maddesine göre mirasçılar, miras bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar. Kanunda özel olarak belirtilen haller hariç, mirasçılar, miras bırakanın aynî haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve miras bırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar. Görüldüğü üzere miras bir bütün olarak yani aktifleri ve pasifleri ile mirasçılara geçer. Mirasçı, mirası bir bütün olarak ret etmediği takdirde miras bırakanın borçlarından da şahsi olarak sorumlu olur.

Medeni Kanunun 605. maddesi ile yasal ve atanmış mirasçılara mirası reddetme hakkı tanınmıştır. Yine aynı kanunun 606. maddesine göre miras, üç ay içinde reddolunabilir. Bu süre, miras bırakanın ölümünü öğrendikleri tarihten itibaren işlemeye başlar. Bu 3 aylık süre, hak düşürücü bir süre olup bu süre içerisinde mirası ret etmeyen mirasçı, mirası bir bütün olarak yani aktifi ve pasifiyle kabul etmiş olur. Bu durumda, miras bırakanın malından çok borcu varsa, 3 aylı hak düşürücü süreyi kaçıran mirasçılar bu borçları da ödemek zorundadırlar. İşte sorun da burada başlamaktadır. 3 aylık hak düşürücü süre geçtikten sonra mirasçılar mirası reddilebilir mi?

Kanun koyucu, bu 3 aylık süreye istisna getirmiş olup bazı şartların olması halinde mirasçılara süresiz olarak mirası ret etme hakkını vermiştir. Medeni Kanunun 605/2 maddesine göre miras bırakanın, ölümü tarihinde, ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılacaktır. Buna mirasın hükmen reddi denir.

Yargıtay bu tür davalarda, mahkemece izlenecek yolu şöyle çizmiştir: Mirasın hükmen reddi için, miras bırakanın ölüm tarihi itibarıyla borç miktarını tespit etmek, aynı tarih itibarıyla taşınır ve taşınmaz mal varlığını, varsa hak ve alacaklarını, tarafların bu hususta gösterecekleri delilleri toplamak suretiyle saptamak, miras bırakanın borcundan dolayı mirasçılar aleyhinde yürütülen takiplere ilişkin varsa icra dosyalarını getirtmek, davacının mirası kabul anlamına gelen davranışları bulunup bulunmadığını tespit etmek, mirasın hükmen reddine engel teşkil eden Medeni Kanunu’nun 610/2. maddesinde sözü edilen tereke mallarını kendisine mal edinme durumunun gerçekleşip gerçekleşmediğini incelemek ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek hâsıl olacak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğine karar vermiştir.[1]

Miras bırakanın ödemeden aczi ölüm tarihine göre belirlenir. Ölüm tarihi itibariyle, miras bırakanın tüm malvarlığı terekenin aktifini, tüm borçları ise terekenin pasifini oluşturur. Terekenin pasifinin aktifinden fazla olması; terekenin ödemeden aczini ve dolayısıyla da terekenin borca batık olduğunu gösterir. Bu durumda mirasın hükmen reddine dayanan talepler süreye tabi olmayıp, mirasçıların iyi niyetli ya da kötü niyetli olmalarının bir önemi bulunmamaktadır. Terekenin borca batık olduğu tespit edildikten sonra, yani ölüm anında borçların, alacaklardan ve mal varlığından fazla olduğu tespit edildikten sonra davacının mirası kabul anlamına gelen davranışının bulunup bulunmadığı araştırılmaktadır. Medeni Kanunu’nun 610/2. maddesinde göre ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya murisin işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine mal eden mirasçı, mirası reddedemez. Bir Yargıtay kararında davacıların, rızaen murisin ölümünden sonraki bir tarihte yeniden yapılandırma sonucu Sosyal Güvenlik Kurumuna olan prim borçlarını ödemek suretiyle mirası sahiplendikleri anlaşılmakla mirasçıların ret hakkı düştüğüne karar vermiştir.[2] Bu örnekler çoğaltılabilir. Her bir olay kendi özelinde değerlendirilip mirası kabul anlamına gelen davranış olup olmadığı mahkemelerce takdir edilmektedir.

Sonuç olarak, ölüm anında, miras bırakanın borçları mal varlığından fazla ise mirasçıların da mirası kabul anlamında herhangi bir işlemi yoksa süresiz olarak, mirasçılar mirasın hükmen reddi davası açıp mirası ret edebilirler. Bu davalar avukata verilecek “mirasın reddi yetkisini” içeren özel vekâletname ile açılabilmektedir.[3] Bu tür davaları miras bırakanın tüm alacaklılarına karşı açılması yani husumetin tüm alacaklılara yöneltilmesi gerekir.[4] Bu tür davalar malvarlığı haklarına ilişkin olduğundan görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi’dir.[5] Bu tür davalarda emredici bir yetki kuralı olmadığından genel yetkili mahkemelerde yani murisin son yerleşim yeri mahkemesi ile birlikte davalıların ikametgâhı mahkemeleri de yetkilidir.

 

[1] Yargıtay 8.HD.,2.10.2014 T.,2013/23089 E,2014/17767 K.,www.kazanci.com

[2] Yargıtay 14.HD., 22.10.2015 T.,2015/12078 E,2015/9380 K.,www.kazanci.com

[3] Yargıtay 8.HD., 1.10.2014 T.,2013/20830 E,2014/17638 K.,www.kazanci.com,

[4] Yargıtay 8.HD., 11.9.2014 T.,2013/23345 E,2014/15786 K.,www.kazanci.com,

[5] Yargıtay 8.HD., 21.3.2014 T.,2013/10659 E,2014/4921 K.,www.kazanci.com,

Exit mobile version