Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Sırrını kalbinde saklar yolcu

Evrenin görünmez ilkeleri serilir önümüze bu yaşam sahnesinde. Bu ilkeler evrenin bizimle konuşma dilidir. Bizler evrenle ahenkli bir yaşam arzuluyorsak, evrenin dilini anlamak durumundayız. Dünya yaşamını bir oyuna benzetecek olursak, bizler de bu sahnede kendi rolümüzü hakkınca oynayanlarız. Oyunun kuralları belli. Kendimize uyanmak ve iyi okumak gerekir sistemin dilini. Sen ey yaşam yolcusu! Kalbinde saklarsın bu oyunun sırrını.

Bu dünyevi yaşamda insan tüm canlılarla birlikte, ruhunun güzellikleriyle bir harmoni oluşturur. Kendi hikâyesini yazar her insan, kalbinden dökülen sırlı kelimelerle. Her kelimesiyle yaşama kendi enerjisini yükler hikâyenin tüm kahramanları. Duygu, düşünce ve sözcüklerin gücüyle her an yeni hikâyeler yazılır ve izlenir bu âlemde. Kalbinin makamında ruhunun emanetçisi olan insan, kendi yaratımlarını gözlemler zıtlıklar âleminde bu sahnede.

Tüm zıtlıkları ruhunda birlediğinde insan, kendiyle ve yaşamla uyumun içinde kaybolur. Zıtlıkları ruhunda birleyen insan, kendine cennetini ya da cehennemini yaşatacaktır belli ki. Yerde ve gökte açılmış artık tüm sırlı kapılar. İnsan özgür iradesiyle geçer hakkınca tüm kapılardan. Karanlığın içinden geçmeden ulaşabilir mi ruhumuz aydınlığa. Maddesel olanın karanlığıyla iç içe midir yoksa, bu dünya sahnesinde mevcudiyetimiz. Özünde olanı parlatırsa, yırtar atar karanlığı kudretiyle her insan. Ruhun emanetçisidir bedenimiz bu dünyada. Sonsuzluk değil midir öyleyse asıl yurdumuz?

Bir rüyanın içinde gezginiz sadece, tene bürünen biz kadim yolcular. Kendinden kendine yolculuğa çıkan SEN de önce kendinde ara hakikatini. Yaklaştıkça hakikatine bulursun yine kendinde kendini. Anlarsın ki sırlanmış tüm âlemlerin sırrı Sen’de. Varlık âleminde neyi ebedi sahiplenebilirsin ki…  Ne kalabilir ki elinde, ruhundan başka geriye. Bu sırlı yolculuğunda nedir hakikatin senin? Asıl yuvana bir gün kavuşmaktan gayrı bu düşler âleminde.

İnsan kendine ne denli uzaktır oysa. Kendinde olanı nafile arar başkalarında. Varlığıyla insan ayna olabilir ancak başka yolculara. O aynalarda yine kendini arar durur her ruh yolcusu nihayetinde. Uzaklaş o vakit seni kendine esir eden her şeyden usulca. Ve ardından yaklaş… Biraz daha yaklaş kendinde olana… Unutma ki sır sendedir. Sen kendinden uzaklaştıkça karanlıkta kalır ruhun.

Uyan hakikatine geç olmadan. Gör! Seni kendinden uzaklaştıranın sinsi tuzaklarını. Gerekirse bırak seni kendine yabancılaştıran dijital oyuncaklarını. Dön kendine ve düşün! Nedir bu dünya sahnesinde varlık nedenin? Nedir kendinde aradığın o saklı sır? O vakit oku, kendindeki tüm kadim sırları…Hakikate gözünü kapatıp, oyuncağına çevirdiğin yüzünü kaldır gökyüzünün mavisine. Hafiflet maddenin karanlığıyla ağırlaştırdığın ruhunu. Bir an evvel adım at, ruhunun rehberliğinde kendinden kendine olan o sırlı yolculuğuna. Köklendiğin topraktan usulca çık tepe çakrana. Duygu, düşünce ve kelimelerinle yarattığın hikâyede koru nurunun enerjisini. Sıkıca sarıl sonra kalbinin sırrına.

Sen kendini bil ey yolcu! Kendini bilmekle başlar, ruhunun huzuruna kavuşumun. Sen kendinde olan gölge yanlarına, ruhunun kudretiyle ışık tutmalısın ki… Aydınlansın tüm âlemler ruhunun o görkemli nuruyla.

İnsan kendindeki sırları keşfe çıktığında, uyanır ruhunun hakikatine. Tutunduğu ne varsa dünyevi… Ruhun kudreti karşısında yıkılıp hiç olur. Kalmaz ebedi tutunduklarının hükmü… Seyir halindedir ruh, dünya âleminde nicedir. Kendinden kendine olan yolculuğunda parlatmaktır nurunu asıl gayesi. Sırlanıp tene bürünen ruh, yolculuğunda insan olmanın erdemlerini koruyabilmeli ebedi.

Her insanın kalbi makamıdır. Ruha emanetçi olan insan, makamını itinayla koruyabilmeli. Ruh gözlemler kalbinin makamında bu dünya âlemini. Gözleyen de gözlemlenen de aynı oysa ki. Kendinden kendine daima seyir halindedir ruhun emanetçisi.

Sırrını kalbinde sakladığı müddetçe, karartır mı ruhunu pusuda bekleyen. Senin sırrın kalbindedir ey tene bürünen. Nurunun ışığıyla koru kalbindekini. Tüm zıtlıkları taşır insan ruhunda. Kendinde olan zıtlıkları birlemekle başlar uyanış ancak. Kendini bilme yolculuğuna çıkan o kadim yolcu… Nicedir arar durur kendinde saklı sırlarını.

Gecenin karanlığı örter ruhun masumiyetini. Kalbinde taşıdığı emanetine sahip çıkabilmeli her insan. Dünyayı saran alacakaranlığa rağmen, bilinir ki şafak vakti yaklaşmakta. Ruhun emanetçisi olan İNSAN düşlerine inip, düşler âleminde hayat bulan değil mi? İnsan kendindeki sırları açmak için tene bürünen ruh yolcusu. Bir vardır bir yoktur düşler âleminde nihayetinde. Sırlanmış âlemlerin tüm bilgisi saklıdır ruhun mabedinde.

Korumalısın kalp makamını ebedi. Terk ederse ruhun makamını, varlık âleminden karışır yokluk âlemine. Kalbinin aynasında kendini bulur insan. Sana kendini gösteren aynalara, kalbinle bakmalısın öyleyse aşkla.

Tutunduklarından gerektiğinde vazgeçebilmeli ki insan, gerçek aşka yeniden ulaşabilsin. Kalp makamına asla giremez karanlık. Aklınla kalbinin güçlü bağını kesememeli hiçbir şey. Bugün dünya sahnesinde seyirci olduğumuz her ne varsa oynanan. Aklıyla kalbinin mesafesi açılanların karanlık oyunları olmasın sakın! Üst aklın oyunlarından kurtarıp ruhumuzu, kalbimizin yolunda huzura ilerleyelim olur mu?

Evrenin görünmez ilkeleri rehberliğinde yollara düşmüşüz bir kere. Aydınlık ve karanlık yollarda bulmuşuz ne yazık ki kendimizi. Tene bürünmüş ruhumuzun kudretiyle, yerleşmişiz kalplerimizin makamına. Nurumuzu tamamlama aşkıyla, açılır aydınlık yarınların kapıları elbet ruhumuza. O vakit yüz çevirmemeliyiz kalplerimizde saklı sırrımıza. Ruhlarımızın kudreti karşısında ebedi yalnız değiliz, elbet bu sırlı yollarda.

Sevgiyle, aşkla ve umutla olsun bu âlemde sonsuz yolculuğumuz. Kalbinde sırrını saklayan her yolcu, uyansın bir an evvel kalbinin sırlarına.

www.senayzuhur.com

www.diyabetimiyonetiyorum.com

Exit mobile version