“Bütün ruhlar yaşamlarını seçtikten sonra, hep birlikte Lethe Ovası’na gittiler.
Akşam olunca hiçbir testinin suyunu içinde tutamadığı
Unutkanlık Irmağı’nın yanında konakladılar.
Ve hepsi de suyundan biraz içmek istedi,
Ama kendilerini kurtaracak kadar akıldan yoksun olanlar ölçüsüzce içtiler.
Ve her biri içerken her şeyi unuttu.
Yattıklarında gece yarısı olmuştu,
Birden gökler gürleyip yer sarsıldı
Ve bir anda tıpkı kayan yıldızlar gibi, oraya buraya
Kendi Doğumlarına taşındılar. ”
Platon, Devlet, X. Kitap’tan.
Gerçekten de pek çok yaşamdan geçtiysek, onları neden hatırlamıyoruz?
Eski bilgeler demişler ki, anılarımızın oyunu bozmaması için yeniden doğmadan önce, eski yaşamlarımızı unutacak şekilde yaratılıyoruz ve
“Lathe’nin Suları’ndan ” içiyoruz…
Bu dünyadaki yaşadıklarımızı ve manalarını, neden burada ve neden bu şartlarda olduğumuzu anlamak, hayatımızdaki şifrelerimizi çözmeye çalışmak yeterince zor ve karmaşık. Allah bilir, ne kadar eskiye giden bir sürü yaşam ile uğraşmak bizler için iyi mi olurdu, trajik komedi mi olurdu?
Zaman zaman, geri dönen bazı varlıklar, bu unutma ağından kurtulur ve bu dünyaya, eski yaşam hatıralarını hala belleklerinde taşıyarak gelebilirler.
Örneğin, eski bir gezgin olan Laurence Oliphant, Suriye’de Dürzilerin arasında gezerken, böyle bir kişiye rastladığından bahseder. Dürzilik ise, Hz. Muhammed’in, yeniden dünyaya gelmiş bir amcası olduğunu ileri süren bir kişi tarafından kurulmuştur. Daha da enteresanı, Dürzilerin Hıristiyanlığın ilk zamanlarında Suriye dağlarına sığınan bir grup mistiğin soyundan geldiğinin kabul edildiğidir.
Yani işin içine eski dervişler, eski bilgeler, mistizm, karma, yeniden doğuştu gibi konular girdiğinde, yol uzundur, yolun üzerinde de dipsiz kuyular mevcuttur.