Küçükken sokakta oynamak için hızla sokağa koşardık. Birkaç dakika içinde öyle çok yaramazlık yapardık ki, ya terlerdik ya da nefes nefese kalırdık.
Eve girdigimizde annelerimizin bitmez tükenmez nasihatlerine burun kıvırırdık. Onlar yorgunluğumuzu ezbere bildikleri için “üstünü başını değistir, elini yüzünü yıka, yemeğe kadar uslu otur” diyerek hazır şablondan indirilmiş gibi olan cümleleri tekrarlar dururlardı.
Mesela annemizin ya da babamızın yüzü gülmediğinde, mutlu olmadıklarını ve üzüldüklerini düşünürdük. Bu sahneleri defalarca seyrettikçe onların yorgunluklarının daha büyük ve başka olduğunu açıkca görürdük.
Demek ki büyüdükçe bedensel yorgunluğun yanında başka bir yorgunluk türü daha ekleniyordu.
Bir çocuk olarak ne olduğunu anlamaya çalıştıkça, anlamakta gitgide zorlanırdık. Sanki yüksek bir dolabın üst kapağına yetişemedigimizde yaşadığımız çaresizliği yaşardık. Uzanabilsek açıp içini görecektik ama işte…
Bilmediğimiz, anlamadığımız birşeyler olduğunu hissederdik ama bedensel yorgunluk dışında birşey bilmediğimiz için ancak bu kadar sorgulayabilirdik.
Sonra teker teker hayatın basamaklarını çıkmaya başladık ve insanın yüzündeki gülümsemeyi nelerin alıp götürdüğünü öğrenmeye başladık.
Mesela, ateşin sadece gözle görülebilir birşey olduğunu zannediyorduk. Oysa iki kaburgamızın arasında görünmez devasa bir ateşin yanabileceğini asla hayal bile edemezdik.
Mesela, o yanan ateşi kimsenin “GÖREMEMESİNİN” bizi çok çaresiz bırakacak bir durum olduğunu bilemezdik.
Yavas yavaş büyüyüp ateşle tanıştıkça şunu öğrendik ki: İçinde devasa ateş yananlar görünmez bir kalkana sahip değiller ama ateşi görüp de su atmayanlar, kocaman kocaman çelikten gözlük takmaktadırlar.
Peki bu gözlüklerimizi cayır cayır yanan, bebeği her an ölebilir korkusuyla hiç uyumayan ve yüzünün her milimetresinden ateşi anlaşılan bir anne için indirebilir miyiz?
Düşünsenize evladınızın tırnağı için dünyayı ayağa kaldırmadınız mı? Yılda sadece bir kere ateşler içinde yandı diye uykusuz kalmadınız mı? Pandemi de köşe bucak onu kendinizden bile korumadınız mı? Ne olacak korkusuyla ölüp ölüp tekrar doğmadınız mı?
Evladı, anası, babası, kardeşı, yeğeni, kuzeni, kedisi, köpeği olan herkes kor ateş ile mutlaka tanışmıştır. Çünkü içine sığdıramadığı kadar büyük bir sevgiyi tatmıştır. Sevdiğine birşey olduğunda da, cayır cayır alevler içinde yanmıştır.
“Ben bu ateşi çok iyi bilirim ve üstüne seve seve de suyu dökerim” derseniz işte lütfen buyrun!
Bir annenin ateşine serin suları serpmek bizim ellerimizde!
Sma Tip1 savaşçısı ALİ Ürün bebeğin tahmin edemeyeceğiniz kadar az zamanı kaldı. Eğer yetişemezsen %95 lik tedavi şansını kaybedecek ve tüm kaslarını kaybedecek.
Eğer “10-20-100 TL çok az bir miktar, ne faydası olur ki” diyorsanız: Yangına pet şişeyle su taşıyan insanları lütfen tekrar hatırlayınız.
Fotoğraf herşeyin ispatıdır. Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için varız. Artık gözlüklerimizi hep birlikte çıkartmalıyız. Hepimizin ateşlerine su serpecek insanların olması dileğimle…
Not: Ali ÜRÜN bebeğin tüm bilgilerini sosyal medya hesaplarından bulabilirsiniz. Kampanya Valilik İzinlidir.
SMA-ALİ ÜRÜN BEBEK
ALICI:BAYRAM ÜRÜN
ALBARAKA TÜRK TL HESABI
TR68 0020 3000 0885 0149 0000 04
Sosyal Medya Hesapları
https://instagram.com/aliye_isik_ol
https://instagram.com/aliye_destek_ol
https://instagram.com/aliyeisikol_europesma1
https://www.facebook.com/ali.urun.7777
https://www.facebook.com/aliyeisikol