Bu yazımda sizlere yıldız kapılarından ve ley hatlarından bahsetmek istiyorum. Tıpkı bedenimizde bulunan çakralar ve enerji sistemimiz gibi dünyamızda da enerji ağları ve bu enerji ağlarının da negatif (kara) ve pozitif (beyaz) akımları vardır. Bunlara her ne kadar pozitif ya da negatif akım denmişse de, bu akımları kendi yönünden bir negatiflik ya da pozitiflik diye bir ayrıcalıkları yoktur, sadece yoğun frekanslı dalgalardan daha düşük frekanslı dalgalara uzanan dalga çeşitleridir. Yerin jeolojik yapısının elektriksel girdabından doğup ve enerji ağları olarak dünyayı sarar.
Ağlar, dünyamızın yaşam enerjisini sağladığı gibi aynı zamanda üzerinde yaşayan bizlerin gelişimi için gerekli galaksiye ait bilgilerin alıcılığı ve dağıtımı görevini üstlenir. Galaksiye ait bilginin en bilineni burçlardır. Şamanistlere göre yerin göbeği “Göğün Göbeği “ denilen Demir Kazık Yıldızı ile irtibat halindedir. Dünya başka yıldızlardan da tesir almakla birlikte esas olarak bu yıldızdan alır. İşte bu dünyayı saran enerji hatlarına ley hattı denmektedir. Ley kelimesi “ toprağın temizleyici şeritleri “ anlamında kullanılmıştır. Ley hatlarını ilk kez 1921 yılında Arkeolog Alfred Watkins Eski Roma yollarını incelerken keşfetmiştir.
Bu hatlarının kesiştiği noktalar yeryüzündeki en yüksek enerjiye sahiptir. Galaksilerden gelen enerji alışverişi bu noktalardan girerek ley hatlarıyla yeryüzünü dolaşır ve insanlara çakralar yoluyla ulaşarak burçların enerjisini algılamamızı sağlar. Yeryüzündeki bu kesişme noktalarına yıldız kapısı adı verilmiştir. Bu hatlar ilk kez dikili taşlar “ Stonehenge “ yoluyla Britanya da gündeme gelmişse de, Maya Piramitleri, Meksika Piramitleri, Mısır, Yucatan, Arjantin gibi dünyanın pek çok yerinde bu noktaları belirten eski uygarlıklardan kalma işaretleme sistemleri olarak kullandıkları yapılar bulunmuştur.
Tıpkı vücudumuzda bulunan akmakta olan enerjinin kesintiye uğrayıp, düzensiz durumda bulunması gibi kara akımlarda enerjinin çok zayıfladığı, bloke olduğu ve bu yüzden düzensiz akımlar sergilediği bölgelerdir. Düşük frekanslı dalgaları dengeleyebilmek için tıpkı vücudumuzda uygulanan akupunktur iğneleri gibi dikili taşlar, yuvarlak kubbeler, kazıklar ve akan sular o bölgeye yerleştirilerek enerji akışının rahat akması sağlanmıştır.
Kadim bilgileri çok iyi bilen eski Atlantis ve Mu halkı ve ondan sonraki uygarlıklar bu noktalara yerleşim merkezleri kurmuşlardır. Araştırmacılara göre bu noktalarda kozmik irtibatlarla iletişim kurup yüksek bilgilere sahip olmuşlardır, keza bu akım hatlarında rol oynayan en büyük etken özellikle insan zihninde psişik bilinç enerjisini artırıcı fonksiyonu meydana getirmesidir.
Şamanlar, kahinler, din adamları taş yapıtları bu noktalar üzerine inşa ettiklerini çıkan arkeolojik kazılar da artık biliniyor. Bazı bilgilere göre ki bu konuda çok fazla bilgi vardır yıldız kapılarından diğer boyutlara geçiş yapılabildiği gibi, birçok dünya dışı varlıklar da bu hatlardan dünyamızı ziyaret etmektedir. Örneğin bilim insanları mısırdaki büyük piramitin çok ilginç bir astronomisinin olduğunu keşfetmişlerdir. Burada bulunan taşların her biri nerdeyse 2.5 ton ağırlığında olan 2,3 milyon taşı düzgün bir şekilde yerleştirilmiş olduğunu ve bu piramit şeklindeki bloğun her yüzü ana yönlerden birine bakacak şekilde inşa etmiş olduklarını. İçerisinde ise biri kuzeye diğeri güneye uzanan iki direk ve bu iki direk arasından bakıldığın da tabi bundan 5000 yıl önce Orion gibi önemli yıldızlara denk geldiğini keşfedilmiş ve bu gizemli teorilere göre bu dev anıtlar başka dünyalardan gelen ziyaretçilerin bilgilerinden faydalanılarak yapılmış olabileceği duvar buluntularından da anlaşılmış hatta bu ziyaretçilere gökyüzü tanrıları demişlerdir.
Günümüzde ise hala aktif olan bu kapıların kullanıldığını hatta yapay yıldız kapıları da yapıldığını biliyoruz. Dünya da en özel yerler Kudüs Tapınağı ve Kabe gibi kutsal yerlerin kesişim noktasında bulunduğu biliniyor. İnançlarımıza göre kutsal olan Kabe sadece dünya hatlarıyla değil, göksel hatların da kesiştiği, beyaz akım hattının bulunmasıdır. Araştırmalara göre kıble kavramıyla o yöne durularak yapılan ibadetlerle kişinin çakra sisteminin açılması ve arınmasının söz konusu olduğudur. Kabe’nin özelliklerinden biri de Kabe’nin etrafında 7 kere tavaf ederken orada bulunan tüm insanların oluşturduğu enerji girdabıyla birlikte büyük bir enerji ortaya çıkar ve bu enerji 7 çakra tarafından algılanır ve kişide ki titreşimini artırarak beyin kapasitesini yükselterek Öz ile bilincin bağlantıya geçmesini sağlar.
Kabe sadece Müslümanlar’ın değil, tüm insanlığın faydalanması gereken bir noktadır.