2010 yılından beri bazen eş zamanlı olmak üzere Dünya’nın çeşitli kısımlarında, çeşitli göksel sesler duyulmaktadır. Dünyamız, çevresini saran yüksek enerjili parçacıklarla kaplı muazzam radyasyonlu bir alanı hızla dolaşmakta ve atmosferik sesler de, zaman zaman insan kulağının duyabileceği boyutlara ulaşmaktadır.
Manyetosferden akan vızıltılarla ıslık benzeri radyo dalgaları sürekli kaydediliyor. Atmosferden geçerek kulaklara uzanan bu ses dalgaları, iki ‘’Van Allen Kuşağı’’ndan ayrı tutulan ve yeni keşfedilen, bağımsız bir radyasyonlu geçiş alanından kaynaklanıyor olabilir. Seslerin televizyonlardan yansıyabileceği dahi söyleniyor.
Sesler, gökyüzünde bazen çığlık frekansına uyan, bazen yunus balıkları ve balinaların seslerini andıran, kimi zaman da zonklama veya tiz bir borazan sesine uyan nitelikte. Artık gökyüzünden yansıyan garip sesler duymamız giderek olası hale gelmekte ve bunların nedenleri araştırılmaya devam ediliyor.
Sesin şiddetinin artışı, 2011 yılında kırsal alanlardan şehirlere taşmış olan kayıtların varlığı ile belirlenmiş. Nasa, 2010 yılında bir araştırma sondası ve 2012 yılında da ikiz Van Allen sondalarını uzaya gönderdi. Van Allen radyasyon kuşaklarını ve sesleri anlama çabası, bu kuşakların keşfinden 54 yıl sonrasında gerçekleştiriliyor.
Yeni bulunan bir manyetik bulut bariyeri içinden geçişimiz ve onun radyasyonuna değerek çıkardığımız atmosferik sesler mevcut. Bulunan yeni kuşakta; manyetik radyasyon alanı bazen kalınlaşıyor, ses ortaya daha çok çıkıyor. Bazen de inceliyor ve ses duyma fenomenleri azalıyor.
Sesler bitecek denilemiyor, zira o manyetik alanın büyüklüğü tam ölçülemiyor. Torroidal biçimli kemer şişip genişleyebiliyor.
Kıyamet alametlerinden biri olan göksel seslerin, kutsal kitaplarda yazıldığı üzere doğa kanunlarını aşarak, insan iradesini sarsabileceği bildirilmiştir. Kur’an’da, Neml 27/87, Yasin 36/5, Ez-Zümer 39/68, El-Hakka 69/13-16 surelerinde; İsrafil (A.S)’ın sura iki defa üfürmesi, İncil Esinleme (Revelation) bölüm 8 de; 7 meleğin 7 borazanı çalması, Ezekiel; 33:3-5, Thessalonians 4: 6-7, Corinthians 15:52 ayetlerinde, seslerin işaret verişi, Dünya’nın sonunu anlatan ifadelere bağlanmaktadır.
Van Allen Kuşakları ve önemi
Dünya’nın çevresindeki Van Allen adı verilen iki radyasyon kuşağı, Amerikalı fizikçi James Van Allen’in 1958 yılındaki keşfidir. Dıştaki kuşakta elektronların, içteki kuşakta ise protonların baskın oluşu; Güneş’in bize gönderdiği ışınların, Yeryüzü manyetik alanı sayesinde toplanıp bir kalkana dönüştürülmesinin sonucudur. İşte Van Allen Işınım Kuşakları’nın Dünya’da yaşama sağladığı etkinin önemi burada başlar. Güneş’in korkutucu enerjisinden, şiddetli patlamaların yıkıcı gücünden bu sayede belirli ölçülerde korunuruz.
Yüksek enerjili parçacıkların yoğun olduğu bu iki kuşak, yeryüzü merkezinden yaklaşık 1.5 ve 6 yer yarıçapı uzaklıklarında Dünya’ya sarılıdır. Kuşakların ilki yerden yaklaşık 2.600 kilometre, ikincisi 19.000 km. uzakta.
Toplamda en dış sınırına dek 60.000 mile yaklaşan bir alanla şişerek Dünya’yı çevreleyen bu kuşakların üçüncüsü yeni keşfedildi. 2010 yılında, uzayda, NASA’nın belirlediği manyetik bir radyasyon bulutuna girmekte olduğumuz saptandı. Keşfedilen üçüncü kararsız radyasyon kuşağı, 2012 yılının Ağustos ayında Nasa’nın uzaya gönderdiği ikiz Van Allen araştırma sondalarında elde edilen verilerle açıklanmıştı. Kuşaklardaki parçacıklar değişime uğruyor ve atmosferin üst tabakalarını etkiliyordu.
Elbette önceki Van Allen Kuşakları sayesinde, kutup bölgelerinde Auralis ve Borealis adlı iki aurora tipi oluştuğu biliniyor ve kuşaklar Güneş fırtınaları ile güçlenip genişleyebiliyorlar. Son derece hızlı elektron ve protonlarla beslenen alanlar, Yer üzerindeki uzaya büyük toroidal kemerler kurmuştur.
İşte son keşfedilen kararsız, geçici depo kuşağı da, yoğun enerjili başka bir sınırdır. Toroidal alan, plazma küre olarak adlandırılabilecek soğuk, elektrik yüklü bir gaz bulutu içerir. Güneş’in koronal kütle atımı çok güçlendiğinde, kalkan zayıflayabilmektedir. Bu durumda, radyasyon kemerindeki elektronlar çoğalır, 10 dakika süre içinde, saniyede 2000 km. dönme hızına ulaşırlar.
Güneş-yer aktivite artışı ve sesler
8 Ekim 2013 tarihine kayıtlı Güneş süpersonik patlama dalgasının şoku, Dünya’nın manyetik alanında muazzam bir enerji ile mıknatıslanmış olan ses titreşimleri oluşturmuştu.
Yer’e ulaşan plazma dalgaları, ıslık sesine benzeyen vızıltılar ortaya çıkarabiliyor. Atmosferdeki ışık çarpışmaları iyonosfere ulaştığında kırılır ve radyo dalgaları, adeta ışığın prizmadan geçişine benzer biçimde yayılırlar. Böylece, saniyede frekansı 1.500 ila 30.000 Hz aralığında vızıltılar oluşur. Yağmurlu şimşekli zamanlarda vızıltı artar. Uzaydan gelen sinyaller de, farklı seslere yol açar.
Dünya’nın çekirdeğindeki enerji süreçlerinin yoğunlaşması, 2003 yılından bu yana yaklaşık 4-5 kat artmış ve iyonosferde süreçler zinciri yoluyla, jeomanyetik alanın yerçekimi dalga akustiğini modüle etmiş olabilir.
Gezegenimizin farklı yerlerinde korkutucu düşük frekanslı sesler duyulması Güneş aktivitesinde beklenen önemli artışla paralel gelişerek, gezegenimizin jeodinamik aktivitesinin göstergesi haline gelmektedir. Bu nedenlerle de, sismik faaliyetler, volkanik patlamalar, tsunami ve ani değişimli tablolarla gelişen hava olaylarında artış beklenilmektedir.
Konu ile ilgili 18 Mayıs 2015 tarihli bir haber:
http://www.dailymail.co.uk/travel/travel_news/article-3084260/What-strange-sound-sky-Noise-heard-globe-nearly-DECADE-explanation.html
www.facebook.com/okultizmveenerji