”Ruhun gelişim evreleri vardır; bu süreci sabırla göğüslemelisiniz.
Süreci zorlayan deneyimler bedene zarar verir.”
Bu süreç, titreşim ve boyutları dengeleyerek aşılır; deyim yerindeyse, ara istasyonlarda mola verilerek ilerlenmeli, akışla gelen bilgi ve enerjiler sindirilmeli, yola öyle devam edilmelidir.
Süreci yavaşlatan, beynin soyut bir işlevi olan zihindir, daha geniş tanımıyla, ‘öğrenilmiş çaresizlikleri‘ bünyesinde barındıran ve yaşamınız boyunca size tekrar tekrar yaşatmakla görevli, geveze ya da ‘tepkisel’ zihindir; onu aşmalı, devreden çıkarmalısınız.
‘Bilinçli zihin’, günlük hayatı sistemli bir şekilde yaşamamız için gereklidir ancak konu var oluşumuzun anlamını sorgulamaya geldiğinde hiçbir işe yaramaz; spiritüel yolculuğumuza, onu bir istasyonda indirerek, ‘hafiflemiş olarak’ devam etmekten başka çaremiz yoktur.
‘Titreşimi yükseltmek’ ve ‘boyut atlamak’ ancak böyle mümkündür.
Zihni arındırmak ve ‘zihinsiz yaşamak’, bu süreci hızlandıracak bir deneyimdir; ‘an’a böyle ulaşılır ki ruhun istediği de zaten budur.
Bu süreçte, titreşim ve boyut sıçraması eşdeğer koşullarda olmak zorundadır. ‘Evrensel İşleyiş’e uygun olan budur yoksa psikolojik bozukluklar baş gösterir; takıntı ve zorlanımlar başlar, bir anlamda ruh ve beden arasında bağlantı kopar.
Tıpkı kasları çabuk gelişsin diye hormon alan sporcuların yaptığı gibi, duru görü, duyu ötesi algılamayı vs. artırmak için yapay yollara başvurulmamalıdır.
Bu niyetle yola çıkan sabırsız insanların bilinçsizce kullandığı bitkisel karışımlar bedenlerini harap eder; ‘kaş yapayım derken göz çıkarmak’ denen şey işte budur…