Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Hangi fikrin içine doğduysan gerçeklik o mudur?

Hangi fikrin içine doğduysan gerçeklik o mudur?

Görmenin ötesine geç

Tüm hayatım İnsan izlemek ile geçti. Bu izleme faslı kendi içinde daha çok görmeyi ve duymayı barındırıyordu. Yaş aldıkça izlediğim şeyler insan temelli öğreti ve inanç modellerine kaydı. Benim için her fikir ve düşünce bir insan olmaya başladı yavaş yavaş. Fikirlerin ve inançların; öfkesini, kızgınlığını, aşkını, sancısını, inadını ve tahakküm altına alan tavırlarını gördükçe o fikrin içindeki İnsanın da egosunu fark ettim.

Etrafımızı saran her bir düşünce, onu ortaya koyan insanın ; önermeleri, teorileri, deneyimleri ile elde ettiğini düşündüğü bilgilerini barındırıyordu. Fakat işin komik yanı, tarihin her sayfasında o fikri ortaya atandan çok kendisini o fikirle tamamladığında bir şey olacağını sanan “fikir askerleri” daha baskın olmuştur. Friedrich Nietzsche‘nin fikirlerini kendisine yol edinen Adolf Hitler gibi. Ya da 12 Havariler ve onların takipçisi olan papazlar, 4 Halife ve onlardan çok sonra ortaya çıkan 5 (Besincisi Cafer-i mezhebidir) mezhep ve onlardan yürüyen yüzlerce tarikat gibi. Marx ve Engels ile başlayan fakat sonunda kendi içinde yüzlerce parçaya bölünen ama hedefi tek ve eşit yönetim olan komünizm gibi… Birliği, Nirvana‘yı ve kendine ulaşmayı anlatan Siddhartha (Budha) dan sonra ortaya çıkan seksen mezhep gibi.

O kadar çok gibi var ki her biri kendi kibri ve egosu ile başa geçmiş insanlar tarafından şekillenen ve yönetilen sistemler bunlar. Ve toplum bu çıplaklığı görmeden, şuursuzca tapınmaya ve o fikrin/inancın askeri olmaya devam ediyor.

Temel hastalığı kendisinden başka her şeye inanmak olan insan günün sonunda kendisini ikna edebilen her düşünceyi sorgusuzca kabulleniyor. Bu açığı fark eden tüm zeki/uyanık insanlar günün sonunda kolayca taraftar toplayabiliyor ve diğer düşünceler ile kavgaya tutuşabiliyor.

Genelde “köylünün cahilliği” “çobanın oyu” ile sorun yaşayan kitleye baktığınızda onların da kendisine ait özgün fikrinin olmadığını görebilirsiniz. Karşıt olmayı var olmak, taraf olmayı erdemli olmak, kavgayı da onurlu bir duruş olarak tanımlayan herkes günün sonunda kocaman yanılgılar içinde kaybolup gidiyor.

Gözlerinizi açıp etrafa baktığınızda ve tamamen tarafsız kalıp gördüğünüzde her fikrin ve inancın bir insan olduğunu fark edeceksiniz..

Size komik bir şey söyleyeyim mi?
Yalan olduğunu gördüğünüz ya da gerçekliği konusunda şüpheye düştüğünüz her konu ya da eylemin içinde var olmaya devam edeceksiniz. Neden mi? Çünkü o bilgiler ile o kadar çok donatıldınız ki onlar olmazsa çıplak kalacaksınız.

Basit bir beyin jimnastiği yapın, inandığınız düşünce/inanç/fikir/öğreti ve siyasi yapının insanlık tarihindeki ömrü ne kadar? Kaç yıldır var? O düşünce ortaya çıkmadan önce neler yaşanıyordu? Bugün size tek gerçeklik gibi gelen o fikir iki yüz yıl önce var mıydı? Ya da dünyayı kurtaracağına inanılan 2500 yıl öncesine tarihlenen inançlardan önceki gerçeklikler nelerdi? Nasıl ki sen doğmadan önce sana ait hiçbir hakikatin olmadığı dünyada, o inanç ve fikirlerin de kendisinden öncesine ait hakikatleri yoktu.

Peki dün hakikati olmayan bir öğretinin yarın yok olabileceğini düşünebilir misiniz? Kendisinden önce gelen ve kendisinden başka tüm hakikat ve gerçekleri yok sayan hatta yok eden insanın yarına dair de hakikati olmayacaktır. Çünkü daha güçlü bir düşünce bir gün gelip onu ortadan kaldıracaktır. Pardon düşünce değil düşünceyi üzerine giyinen İNSAN onu kaldıracaktır.

Tüm savaşların ve ölümlerin sahibi olan insana ürettiği her düşünce ve fikir için teşekkürlerimi sunarak…

Exit mobile version