Hiç düşündün mü; Sen olduğunu düşündüğün kişi ne kadar Sen? Doğduğun aile, toplum, coğrafya seni doğduğun andan itibaren kendi kalıplarına göre şekillendirmeye başlıyor; inanç, gelenek, eğitim ve sosyal koşullama ile pekiştiriyor..
Zamanla bazı insanlar bunun farkına varır.. İçinde garip bir hisle kendini olduğu yere ait hissetmez, kendini kendisi gibi ifade edemediğini, yansıtamadığını hisseder ve “Ben ne kadar Benim, ne kadar kendimi yaşayabiliyorum” diye huzursuz sorular başlar… İçindeki huzursuzluğun; Sen olduğuna inandığın (inandırıldığın) şeyleri yapmaya çalıştıkça, kendi içinde çeliştiğini hissetmenle başlar.!
İçinde görünenden ve dışarıya yansıttığından daha fazlası olduğunu hissedersin..! Fakat yaşamın boyunca ördüğün duvarları; bakış açın, algın, inançların, tabuların, sana fark ettirmeden öğretilen ve senin normal, doğru gördüğün, seni engelleyen ve durduran ezberleri yıkman ve aşman çok zor, hatta bazen imkansız. Ve sorunlar o zaman başlıyor.!
Aslında kendin için uyanış, fakat başkaları için sorun .! Gerçek Sen kapıya vuruyor, dışarı çıkmak için yollar aramaya başlıyor ve sen, sürüden ayrılmadan bunu yapamayacağını farkına varıyorsun.! Kendinin en iyi versiyonunu yaratman için, içinde bulunduğun o çemberin duvarlarını yıkıp çıkman gerektiğini biliyorsun..
Farkındasın; şimdiye dek seni idare eden, yeterli olan, iyi gelen bu alan, artık seni sıkıyor. Oraya sığmıyorsun, çünkü senin içinde dışarı çıkmaya çalışan daha fazlası var ve alan değiştirmen şart..! Sürüden ayrılmak korkutucu geliyor öte yandan, çünkü onun bir parçası olduğuna koşullandırılmıştın uzun süre.! Ondan ayrılıp kendin olacağın yeni bir yol izlemek de hayli zor olabilir; rezil olma korkusu, reddedilme, sevilmeyeceğine, yalnız kalacağına dair korkular baş gösterir..
Net olan şey; hayatından ve olduğun kişiden memnun değilsin ve değiştirmek istiyorsun.! Mücadelen, değişene veya kabul edene kadar devam edecek..! Seçim senin…!