Bilinçaltı zihninizde yaşayan bir çocuk gibidir; onu -uygun yöntemlerle- ikna etmeden hayatınızdaki herhangi bir olumsuz durumu düzeltemezsiniz.
Peki nedir bu ‘uygun ikna yöntemleri’?
Yöntemleri bilmek zorunda değilsiniz ancak bilinçaltının yapısını kavramak işinizi kolaylaştırır. Sonrası çorap söküğü gibi gelir; işinin ehli bir terapist ki yöntemi uygulamak onun işidir, bu konuyu birkaç seansta kolaylıkla çözer:
Bilinçaltında mantık, muhakeme yeteneği ve zaman kavramı yoktur; o her şeyi olduğu haliyle alır; adeta sünger gibi emer. Yapılan bir şey yararına mı zararına mı, ayrımı yapamaz.
Onda geçmiş ya da gelecek diye bir kavram da yoktur; olan her şey anda yani şimdidedir; o öyle algılar.
Tıpkı çocuklar gibi…
Nasıl ki çocuklara dikte ederek ya da yaptırım uygulayarak, zorla bir şey yaptıramıyorsanız, o da öyledir; baskılandığında bir süre istediğiniz şekilde davranıyormuş görünür ancak fırsatını bulduğu ilk anda yine bildiğini okur.
Tıpkı çocukların yaptığı gibi…
Sonra büyürsünüz belki ama o çocuk zihninizde yaşamaya devam eder.
Hani bazı yetişkinler için “çocuk gibi davranıyor; olgunlaşmamış,” dersiniz ya, işte öyle…
Terapi sürecinde yapılacak ilk iş, danışanı -hipnotik olarak- travmasının olduğu o ana götürmek ve ‘çapalama’ yaparak travmaya neden olan olayın duygu ve algısını değiştirmektir; bu yöntemin etkisi yüksek, başarısı kalıcıdır.
Nasıl ki çocukların ilgisini bazı simge ve nesnelerle başka yöne kaydırırız; burada da aynı şey yapılır.
Sadece burada kişinin imgeleme gücünden yararlanılır.
Tabii danışan buna gönüllü olmalı, terapiste güvenmeli ve teslim olmalıdır; kimseye zorla bir şey yaptırmak mümkün değildir.
Bu sistem aşırı kontrolcü kişilerde işe yaramaz ki zaten onlar hipnotik sürece giremezler çünkü -bir süreliğine de olsa- kontrolü kaybedecekleri endişesi onları ürkütür, rahatsız eder.
Bu yöntem bağımlılıklarda ve ebeveyn/eski eş vb. hesaplaşmalarında iyi sonuçlar verir.
Kişisel gelişimcilerin kullandığı telkinler ya da ritüeller bu tür durumlarda işe yaramaz çünkü bunların herhangi biri bilinç düzeyinin altına inemez.
Bu iş öyle papağan gibi sürekli olumlama yaparak da olmaz; haberiniz olsun.
Hani bu konuda da sizi uyarmış olayım; gidip gidip ona buna paranızı kaptırmayın ki hevesiniz kırılmasın. Sonra ona gittim olmadı, buna gittim işe yaramadı diye yakınır durursunuz; onca emek boşuna gider, kısır döngüler içinde debelenip durursunuz…
