Evet bence kişisel gelişimcilerin oluşturduğu bir endüstri var ve bu endüstrinin en temele başarısı insan öğütmesi oluyor. Klasik anlamda endüstri denince aklımıza gelen şeylerden bir tanesi aşırı kar hırsı ile zenginleşen işverenler ve ezilip yok olan çalışanlar… Kişisel gelişim endüstrisinde henüz zengin olan yok fakat insan öğütme konusunda oldukça başarılı çalışmalar yürütülüyor.
Ben kişisel gelişimcileri ikiye ayırmayı seçiyorum ki bu ayrışmanın en temel öğesi insan odaklı olmasıdır. Birinci bölümde yer alanlar genelde insan odaklı hareket eden ve gerçekten insanlık için mücadele edenler, bunlar insancıl olanlar oluyor. İkincisi ise, egolarıyla, hırslarıyla, çok bilmişlikleriyle madde odaklı yaşayan tipler oluyor.
İkinci klasmanda yer alan tipleri ben kişisel gelişim endüstrisinin baş aktörleri olarak yorumluyorum ve bunlar aldıkları eğitimler, okuduğu kitaplar ve bilgi dağarcığına yüklediği öğretilerle kendilerini tek, eşsiz ve benzersiz akıl veren olarak görüp, insanları yanlış yönlendiren ve onları daha çok mutsuz eden tipler oluyor. Alış-veriş dengesinde her iki sınıf insan olacak ve insanlarda her iki sınıfta yer alan bu insanlara gidecektir, bu durum insanlık tarihinde her zaman vardı ve gelecekte de var olmaya devam edecektir. Eskiden, papazlar, hahamlar, hacılar, hocalar, büyücüler vardı ve insanlar onları direktiflerini alıp her türlü olumlus/olumsuz davranışı sergileyebiliyordu kendi adına şimdi bütün bu işleri yapan kişisel gelişimciler var.
İnsanı ve duygularını endüstrileştiren bu bakış açısının yansımaları da sürekli kendini sorgulayan, hangisi benim yolum diyerek farklı yollara sapan, başına gelen her olayda kendisini suçlama eğilimi gösteren, sorunların tek kaynağını dışarıdaki kişiler olarak değil (tecavüzcüyü haklı görmek) kendisi olarak gören, psikolojisi bozulan ve daha fazla acı çeken bireyler ortaya çıkartıyor. İnsanlar kısa süreli yaşadığı mutluluklarla tüm zamanlarını böyle geçireceğini düşünüp daha fazla acı çekmeye başlıyor ve kendini aydınlanmamış bir beceriksiz olarak görüyor.
Oysa görebilse, kendisini aydınlanmış diye yansıtan ve sürekli olarak içimizde, içimizde her şey içimizde diye dolaşan kişilerin birçok eylemi kendi bacak aralarında ve kökleriyle devam etmekte, uyanıp kendine gelecek. Fakat uyanmayı bile bir başka öğreti ile olacağını düşünüp tekrar endüstrinin farklı bir koluna giden ve orada da aradığını bulamayan insan/lık daha çok acı çekmeye devam edecek.
Çare mi? Çare GÖRMEK’ten ve anlamaktan geçiyor. Karşınızdaki kişinin hatasını gördüğünüzde aynaya bakmayı bırakın da ona hatasını söyleyin ve yolunuza devam edin.