14 yaşında bir dansçı. Sadece 14 yaşında.. Bir gün doktorlar ona yavaş yavaş kör olduğunu söylüyorlar. 14 yaşındaki bir çocuğa!*
14 yaşımdaki halimi hatırlıyorum da… O kadar depresif, o kadar kendimi beğenmeyen bir ruh halim vardı ki, şimdi bile düşününce tüylerim diken diken oluyor! Kendimi o gencecik çocuğun yerine koydum ve düşündüm; bana böyle bir şey söyleselerdi ne yapardım?
Belki 32 yaşındaki Beril bunun üstesinden gelirdi, hayata tutunmayı ne olursa olsun başarırdım. Ama 14 yaşımdayken kaldırabilir miydim? Bilemedim.
Beni en çok etkileyen şey, çocuğun dansa olan tutkusu ve belki 1 yıl sonra tamamen kör olacağını bile bile dans etmeye, tutkusuna sıkı sıkı sarılmaya devam etmesi oldu! Pek çoğumuz hayatımızın kötü zamanlarında içimize kapanır, dış dünyayla bağımızı koparırken onun düşme pahasına, dengesini bulmakta zorlanarak, neredeyse hiç göremeden dans etmesi beni inanılmaz duygulandırdı.
Herkesin hayatında iniş-çıkışlar olur. Bazen o kadar derine inersiniz ki, tekrar yukarı çıkacağınıza dair tüm inancınızı yitirirsiniz. Ama en dibe vurduğunuzda sizi yukarı itecek gücü yerden alıverirsiniz. Bazen bu inişler o kadar uzun sürer ki, siz artık bu ruh halinin hayatınızın normali haline geldiğini bile düşünürsünüz.
Sonra böyle bir video izlersiniz, aslında yaşadığınız “iniş”in ne kadar da basit olduğunu fark edersiniz. İyinin de iyisi, kötünün de kötüsü var ama bazen unutur insan. Siz de unutursunuz, kendimden bilirim.
Belki siz de o “iniş” dönemlerinden birindesinizdir ve belki bu yazıyı okuyup bu videoyu izleyince bir silkelenir ve kendinize gelirsiniz.
Hayat her ne olursa olsun yaşamaya, tutunmaya, sıkı sıkı sarılmaya değer.
Zor günler de elbet geçer, gider…
Benjamin’in de söylediği gibi: “Hayallerinizin peşinden ne olursa olsun gitmeye devam edebilirsiniz, ne olursa olsun! Çünkü hayaller kalpten gelir.”