Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Ruhuma sarılıyorum

Ne zor geliyor bazen   kendimizi görmek ve sorumluluk almak. Neredeyse imkânsız. Evin kızı olarak dünyayı gelmek, oğlu olarak övünmek, bir ruhu sınıflandırmaktan başka bir şey değil. Peki ne kadar farkındayız.  Dünyaya gelen ruhların seçimini sorgulamak, yargılamak nasıl bir fayda sağlıyor. Bir ruhun bir başka ruha yaklaşımı öz sevginin bir yansıması iken, yargılayan parça neye / kime ait.  Bu ayrıntı önemli.   Zihin. Beyin sayar olarak çalışan beyin, epigenetik, genetik aktarımlarla ve tabi ki yaşam yolculuğunda; duyarak, gözlemleyerek veya yaşayarak aldığı hücresel kayıtları zihin depoluyor.  Kimi zaman yaşam biçimi, kimi zaman hastalık kavramı, kimi zaman da değer kavramı ile annemizi, babamızı tekrar ettiğimizi fark etmiyoruz bile.

Şimdi ruhuma sarılıyor ve ondan özür diliyorum. Nasıl geldi bu cümle? Ruhunu görmek, ona sarılmak ve ondan özür dilemek.  Ruhun sensin. Önce sen. Hatırla sen, kendin olmadan, “biz”e ulaşamazsın.

Doğduğun evde, kültürde “kız çocuk” – “oğul çocuk” ayrımın yapıldığı deneyimlerde ruhlar karmakarışıktır ve bir reddediş vardır.

Aynı ruh bütünlüğünden gelen bir ruh olarak, kendimden başlayarak tüm ruhlara sevgiyle sarılıyorum. Sevginin tüm ruhlara kaldırabilecekleri ölçüde sevgi ile dolmalarına niyetle zihnimin kayıtlarına kalbe teslimiyeti hatırlatıyorum. Haddim ölçüsünde…

Hepimiz biriz. Bütün kızlar biziz. Bütün oğullar biziz.  Ruhlar ise aynı kaynaktan dünyaya farklı bedenlerde gelen sevgi kaplarıdır.

Sevgiyle ruhuma sarılıyorum.

Fatoş Görce

 

Yazar

Exit mobile version