Derinden derinden esen rüzgârın gölgesinde soluklanan bir ermiş dede, aksakallının hikayesini aktarırdı, çevresinde çember olup bağdaş kuran nice torunlara. Teker teker kelimelerin anlamlarını vurgulayarak sakin ve sakin.
Zaman, mekân ve an, her bilgiyi içinde barındırırken, masal tadında bir yolculuk başlar, bu çemberin her halkasında… Kimi der geçmiş, kimi der gelecek, kimi ise kalmış arafta, ne geçmişi var ne de geleceğe umudu …
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde geçmiş deneyimler ve tüm yükler içinde, ilerliyor gündüz gece …
Başlar aslında yolculuk içten içe, özden öze …
Gel sen fark et, sendeki beni ve içimdeki seni ve bize dair her deneyimi…
Sen ki; ister ruhun kanatlanıp uçsun tüm hafifliğiyle, özgürce… Geçmişi geçmişte bırakarak
Özünün penceresinden kendine baktığında, gördüklerin senin uyanışın ya ya da kayboluşun olabilir. Var kabul et, her ne ise pencereden yansıyan. Ya benimdir o sendeki ya da sensindir bende ki. İkisi de biziz.
Geçmiş dediğin, ruhunun özgürlüğüne engel olan deneyimleri sana anlatıyorsa, ben öğrendim demeyi seçebilirsin.
Geçmiş dediğin, ruhunun sınırlarını daraltıyorsa, ben evrenin sonsuzluğunu seçtim diyebilirsin.
Geçmiş dediğin, ruhunu bir hapishanede tutuyorsa, ben martı olup, göklerde uçmayı seçtim diyebilirsin.
Geçmiş, seni seninle sınıyorsa, ben andayım, ben özgürüm, ben yolcuyum, demeyi seçebilirsin.
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, gelecek umutlar ve tüm hayaller içinde, ilerliyor gündüz gece …
Yolcu yolunda gerek, içten içe; Özden Öze… Çemberin bir halkası Geçmiş, bir diğeri Gelecek ve tam merkezi AN ise, yolcu da benim, Yol da yola gelen, yoldan geçen de…
Öyleyse gel fark et… Bu yolculukta özüne yoldasın. Her deneyimin seni sana biraz daha yaklaştırıyor.
Uyanışına doğru ilerlerken arkanda bıraktıkların belki de karanlık geçmişin, belki de uyanışınla geride kalan tortuların hepsi, kıymetli…
Gel sen yaşamını masal tadında yaşa; Vicdanın, ruhunun parıldayan ışığıyla sana yol göstersin. Bir gün nasıl olsa her birimiz için ‘‘Bir varmış, Bir yokmuş” diyecekler…
Derinden derinden gelen ışığın ayak sesleri ile ilerleyen ruhumuz şimdi pırıl pırıl aydınlık, ışıl ışıl arınmış, güneşin sıcaklığının tamamen sardığı bir ağacın gölgesinde, dedeler torun, torunlar dede oluyor…
Ve günün sonunda, her birimiz bir çemberin en değerli halkası olduğumuzu fark ediyor olacağız,
ki öyleyiz.
Selam olsun. Aşk ile.