Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Sevgi, saf teslimiyet içinde kendini bilmektir

Hepimizin dünyasında sevgi ve sevgisizlik ilginç bir yerde duruyor. Anne ve babamızdan alamadığımız sevginin boşluğunu dolduran bir sevgi arayış içinde kayboluyoruz. Ya da orada o kadar derin sevgi ile beslenmişiz ki aynı sevgiyi dışarıda arayıp bulamadığımızda yuvaya dönme hasreti yaşıyoruz. Belki de bu yüzden en çok kendimize çıplak kalıyoruz ve en çok kendimize utanıyoruz ve kendimize karşı suçluluk duyuyoruz. Emanet sevgiyle büyüttüğümüz kendimizden bu yüzden çok ama çok kaçmaya çalışıyoruz. kim bilir belki de en sevilmediğimizi düşündüğümüz yerde çok sevilmişizdir.


Sevginin kritersiz ve saf olanı bu dünyada yok. Tüm sevgiler ‘Ben’ merkezli çalışıyor. Annenin istediği gibi olman gerekiyor, babanın istediği gibi olman gerekiyor, tanrının istediği gibi olman gerekiyor, sevgilinin istediği gibi olman gerekiyor, çocuklarının istediği gibi olman gerekiyor. Dikkat ederseniz kendiniz olduğunuz için değil karşınızdaki kişinin olmasını istediği kişi olduğunuz zaman çok seviliyor ve önemseniyorsunuz.


Sevgi birinin gözünde büyümek değil kendi içinde büyümek ile mümkün oluyor. Bakın dünyaya sevgisizlik ve cinayet eşleşerek nasılda büyüyor. Ortada masum olan iki tür var, biri çocuklar diğeri de hayvanlar.


Kendi gerçekliğini soyup, sevgi dilencisi olan ve her travmasına mazeret arayan İnsan, tüm sancılarından ancak kendisini severek özgürleşecektir. Kendini sevmek başkasına eziyet etmek demek değildir. Gerçek sevgi, saf teslimiyet içinde kendini bilmektir. Bu yüzden kendini bilen; sevgiyi ve insanı bilir. İnsanı bilen; yaşamı ve yaratılışı bilir… Hem kendini hem yaşamı bilen, işte o saf sevginin hamurunda yoğrulup sevginin kendisi olmuştur artık… O bir çocuktur, o bir ağaçtır, o bir kedidir, o bir köpektir, o her şeydir…

Exit mobile version